Bir süredir gündemde olan “Diyanet’in cemaatlerle buluşması” bağlamında bir gelişme, geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz’ın, Yeni Asya dışındaki bazı Nur gruplarının temsilcileriyle bir araya gelmesi ile gerçekleşmiş.
17.11.16 tarihli Karar gazetesinin manşet haberinde buluşmaya katıldığı belirtilen gruplar Risale-i Nur’a bandrol ve devlet tekeli sürecinde de dışladıkları Yeni Asya’nın “Bu işi birlikte çözelim” çağrılarına da icabet etmemişler ve Risale-i Nur Enstitüsünün bu maksatla düzenlediği toplantılara katılmamışlardı.
Risale-i Nur’un, telif ve neşir tarihinde hiç görülmemiş şekilde basılamaz hale getirildiği ve aylarca basılamadığı durumdan da rahatsızlık duymak şöyle dursun, “Şimdilik basamasak da sabredelim, devlet risalelere sahip çıkıyor, Üstadın arzusu yerine geliyor” diyerek, yapılan keyfî ve hukuksuz uygulamaya destek vermişlerdi.
Ama sonuçta Yeni Asya’nın tek başına, haksız itham, iftira ve yakıştırmaları da göğüsleyerek verdiği hukuk mücadelesiyle bandrol ve tekel sorunu aşıldı; devlet tekeli düzenlemesi AYM kararıyla iptal edildi; yetkiyi Diyanet’e veren kararnamenin yürürlüğü de Danıştay kararıyla durduruldu; böylece aslına uygun olmak şartıyla isteyen herkesin risaleleri basabilmesinin yolu açıldı ve Yeni Asya’yı dışlamaya devam eden gruplar da bundan istifade ediyor.
Siyasî tarafgir ve OHAL sürecinde kendilerini de vuran hukuksuzluklara duyarsız bir tavır içindeki grupların dışlaması Yeni Asya’nın hiçbir zaman umurunda olmadı ve olmaz.
Zaten, MGK kararları ve kırmızı kitap referanslarıyla hedefe konulan bir camiayı tamamen tasfiye etmeye yönelik operasyonlarda bütün cemaatleri kullanmayı öngören projelere alet olmak, Yeni Asya’nın hür, müstakil ve bağımsız çizgisiyle de bağdaşmaz.
Gülen’in Risale-i Nur prensiplerinden ayrılan hal ve tavırlarına yönelik eleştirel duruşunu, 1974’ten bu yana yine tek başına ve hattâ bugün kendisini “Fetö”cülükle suçlayanların, 17-25 Aralık’a kadar “Gülen tarafgirliği” adına yaptıkları seviyesiz ithamlara maruz kalarak ortaya koymuş olan Yeni Asya, şu anda yürütülmekte olan güdümlü “linç” kampanyasının da maşası, figüranı ve tetikçisi olmaz.
Keşke Diyanet, cemaatlerle diyalog ve buluşma ihtiyacını böyle güdümlü ve yapay bir gündem bağlamında değil, din hizmeti veren resmî bir kurum olarak, aynı hizmete gönüllü katkıda bulunan sivil yapı ve oluşumlar olan cemaatlerle samimî bir fikir alışverişi, istişare ve yardımlaşma mekanizması oluşturma ve hayata geçirme gereğinden yola çıkarak hissetmiş olsaydı...
Bu değerlendirmelerimizin, iki yıl önce Yeni Asya olarak Ankara Kocatepe Camii’nde okuttuğumuz Bediüzzaman Mevlidi’nin kapanış duasını yapmış olan muhterem ve saygıdeğer Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz Hoca’yla hiçbir ilgisi yok, onu tenzih ediyoruz.