Kolonlarında ki hat san’atlarından minberine, Kâbe’nin örtüsünden hünkâr mahviline, mihrabından şadırvanına kadar her detayında ayrı mânâ, ayrı san’at var. Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan cami, -yirmi cami niyetine- yirmi kubbeli muazzam bir kapasiteye sahip. Tam ortasında şadırvan ve şadırvanın üst tavanı açık. Her kolon ve duvarda ayrı hat ve ayrı mânâ. Minberinde ki ahşap işlemeler tam bir marangoz şaheseri! Zira hiçbir yapıştırıcı ve çivi kullanılmamış. Kâinatı temsil ediyor ve Güneş sistemini nakşetmiş usta marangoz. Bilimsel olarak o günün matematiği ve astronomik bilgisiyle yapılamayacak bir ölçü ve şema üzerine oturtulmuş. Yavuz Sultan Selim tarafından getirtilen Kâbe örtüsü hak ettiği en güzel köşede ziyaretçilerine arzı endam ediyor. Ve yakından bakıldığında, sanki Kâbe’desin ve uzansan Beytullah’a dokunacak kadar harika bir his veriyor. Yıllar geçmiş olmasına rağmen korunmayı başarmış. 

Ve hünkâr mahvili.. Yine tamda günümüze bakan harika mesajları var. Hünkârların Cuma namazını kıldığı ve hutbe dinlediği yer. Ve devleti yönetenlerin Hz. Ömer adâletini hep hatırlatmak için intizamla yerleştirilmiş olan “Hz. Ömer (ra)” levhası. Bugünlerde ne kadar muhtacız bu levhaları yöneticilerin her yanına asmaya, hatırlatmaya.. Ve aslında bugünlerde ne çok muhtacız; Hz. Ömer adaletine, Hz. Ebubekir sıddıkiyetine, Hz. Osman ahlâkına  ve Hz. Ali şecaatine.. Ne çok muhtacız!.. Ve aslında asıl muhtaç olduğumuz; devleti yönetenlerin hizmetkâr olduğunu ve hâkimiyetin millette olduğunu hatırlatacak, hakkı söyleyecek, sahabe ruhlu, ecdad ruhlu kahramanlara ne çok muhtacız!.. 

Ve Ulu Cami’de bir kolon dikkatimi çekiyor. Daha doğrusu kolondaki hatla yazılmış mübarek bir duâ.. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin hocası olan, Üftâde Hazretleri’nin bir duâsı. Caminin müezzin ve hocalarından olan muhterem şöyle diyor: “Ey Ulu Camii! Ey uluların toplandığı yer! Seni gece-gündüz ziyaret edenlere müjdeler olsun!” Ve o bahtiyarlardan olmuş olmayı ümit ediyoruz inşallah. Üstelik bahtiyar bir toplulukla, bahtiyar bir Zat’ın hürmetine!..

Öğle namazı kılındıktan sonra bir konuşma ve birkaç cümle... Ruhumun derinlerinde bir yankı ve tüylerim diken diken! Sanki o anda ruhum çekildi sandım bedenimden. “Çağın âlimi Bediüzzaman Said Nursî.. İnsanlık bugün ona muhtaç.” Bir defa daha Ulu Mabed’de yankılanan bu cümle, bu isim, bana  bir kez daha doğru yerde olduğumu haykırmıştı. Bazen balık-derya gibi, hayatın akışına kaplınca insan, duymaya hasret kaldığımız kelimeler çoğalır ya! İşte öyle bir şey.. Anlatılmaz ki anlatsak!

Üstad’ın; “yerin altı evliya, üstü evliya” dediği ecdad şehri Bursa, Mart ayını oldukça yoğun değerlendirdi. Üzerindeki ağırlıklarını (!) attıktan sonra yola daha hızlı ve emin adımlarla devam ediyor. Maşallah barekallah diyor, tebrik ediyoruz Bursa Yeni Asya Okuyucularını, emeği geçen herkesi, uzaktan yakından katılanları ve mele-i âlâ’nın sakinlerini!

Dikkatimizi çeken bir başka husus da; Eskişehir Yeni Asya Okuyucuları’nın yoğun katılım göstermiş olmasıydı. Bizim müşahede edebildiğimiz beş otobüs idi. Yakın bir zamanda geçirdikleri sarsıntıya rağmen metanet ve sadakatle yollarına devam ediyorlar. Demek ki sarsıntılar temellerin yerine oturmasını sağlıyor ve daha sağlam bir yapı yükseliyor. İstikamet ve dik duruşlarından taviz vermeden yoluna devam eden bu güzide topluluğu da ayrıca tebrik ediyoruz.

E posta: [email protected]