"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meteoroloji'den önemli uyarı!

30 Mayıs 2016, Pazartesi 11:53
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün internet sitesinde yer alan tahminlere göre, Haziran'ın ilk haftasında İzmir, Ankara ve İstanbul'da sıcaklıklar 30 derece ve üstü olacak.

Hürriyet'te yer alan habere göre Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nü tahminlerine göre; Haziran ayının ilk haftasında sıcak günler geçirecek olan Türkiye'de hava sıcaklığı iç ve batı bölgelerde 4 ila 6 derece artacak.

PERŞEMBE HİSSEDİLEN SICAKLIK 33 DERECE

Yeni haftayı bulutlu bir gökyüzüne sahip olacak İstanbul'da hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerinde. Salı gününden itibaren hissedilen sıcaklık 30 dereceyi geçiyor. Perşembe günü termometreler 29 dereceyi gösterecek, hissedilen sıcaklık ise 33 derecek olacak.

Başkent Ankara'da da salı gününden itibaren hissedilen sıcaklık 30 dereceyi bulurken, perşembe günü 32 dereceye çıkıyor. Kette perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri termometrelerde 28 derece görülecek.

İzmir yeni haftayla birlikte yaz mevsimini yaşıyor. Salı günü sıcaklıklar 33 dereceye çıkacak.

YAĞIŞ DA VAR

Yapılan son değerlendirmelere göre; Orta ve Doğu Karadeniz, Doğu Akdeniz'in iç kesimleri, Doğu Anadolu'nun kuzey ve doğusu, Kastamonu, Yozgat, Sivas ve Malatya çevreleri ile Sinop'un güney kesimlerinin yerel olmak üzere sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Hava sıcaklığının iç ve batı bölgelerde 4 ila 6 derece artacağı, doğu kesimlerde önemli bir değişiklik olmayacağı bekleniyor. Rüzgarın genellikle kuzey ve batı, Marmara ve Ege bölgesi ile Akdeniz kıyılarında güney ve batı yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette, yağış anında yer yer kuvvetli olarak esmesi bekleniyor.

‘SICAĞIN ŞİDDETİ, CEHENNEMİN HARARETİNDENDİR' 

Ahiret âlemine ait menziller bu dünyevî gözümüzle görülmez.

Fakat, bazı rivâyâtın işârâtıyla, âhiretteki Cehennem bu dünyamızla münasebettardır. Yazın şiddet-i hararetine “Cehennem hararetindendir” [Buharî, 1:142, 162] denilmiştir.

Demek, bu dünyevî, küçücük ve sönük akıl gözüyle o büyük Cehennem görülmez. Fakat ism-i Hakîmin nuruyla bakabiliriz. Şöyle ki:

Arzın medar-ı senevîsi altında bulunan Cehennem-i Kübrâ, yerin merkezindeki Cehennem-i Suğrayı güya tevkil ederek bazı vezâifini gördürmüş. Kadîr-i Zülcelâlin mülkü pek çok geniştir; hikmet-i İlâhiye nereyi göstermişse Cehennem-i Kübrâ oraya yerleşir. Evet, bir Kadîr-i Zülcelâl ve emr-i Kün feye kûn’e (“Ol der; o da oluverir” - Yasin:82.) mâlik bir Hakîm-i Zülkemal, gözümüzün önünde, kemâl-i hikmet ve intizamla kameri arza bağlamış; azamet-i kudret ve intizamla arzı güneşe raptetmiş; ve güneşi, seyyârâtıyla beraber, arzın sürat-i seneviyesine yakın bir süratle ve haşmet-i rububiyetiyle, bir ihtimale göre şemsü’ş-şümus tarafına bir hareket vermiş; ve donanma elektrik lâmbaları gibi yıldızları saltanat-ı rububiyetine nuranî şahitler yapmış, onunla saltanat-ı rububiyetini ve azamet-i kudretini göstermiş bir Zât-ı Zülcelâlin kemâl-i hikmetinden ve azamet-i kudretinden ve saltanat-ı rububiyetinden uzak değildir ki, Cehennem-i Kübrâyı elektrik lâmbalarının fabrikasının kazanı hükmüne getirip âhirete bakan semânın yıldızlarını onunla iş’âl etsin, hararet ve kuvvet versin. Yani, âlem-i nur olan Cennetten yıldızlara nur verip, Cehennemden nar ve hararet göndersin; aynı halde, o Cehennemin bir kısmını ehl-i azâba mesken ve mahbes yapsın.

Hem bir Fâtır-ı Hakîm ki, dağ gibi koca bir ağacı, tırnak gibi bir çekirdekte saklar. Elbette, o Zât-ı Zülcelâlin kudret ve hikmetinden uzak değildir ki, küre-i arzın kalbindeki Cehennem-i Suğrâ çekirdeğinde Cehennem-i Kübrâyı saklasın.

Elhasıl: Cennet ve Cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir. Meyvenin yeri ise, dalın müntehâsındadır.

Hem şu silsile-i kâinatın iki neticesidir. Neticelerin mahalleri, silsilenin iki tarafındadır. Süflîsi, sakîli aşağı tarafında; nuranîsi, ulvîsi yukarı tarafındadır.

Hem şu seyl-i şuûnâtın ve mahsulât-ı mâneviye-i arziyenin iki mahzenidir. Mahzenin mekânı ise, mahsulâtın nev’îne göre, fenası altında, iyisi üstündedir.

Hem ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudat-ı seyyâlenin iki havuzudur. Havuzun yeri ise, seylin durduğu ve tecemmu ettiği yerdedir. Yani, habîsâtı ve müzahrefâtı esfelde, tayyibâtı ve sâfiyâtı âlâdadır.

Hem lütuf ve kahrın, rahmet ve azametin iki tecellîgâhıdır. Tecelligâhın yeri ise her yerde olabilir. Rahmân-ı Zülcemal ve Kahhâr-ı Zülcelâl nerede isterse tecellîgâhını açar.

Amma Cennet ve Cehennemin vücutları ise, Onuncu ve Yirmi Sekizinci ve Yirmi Dokuzuncu Sözlerde gayet kat’î bir surette ispat edilmiştir. Şurada yalnız bu kadar deriz ki: Meyvenin vücudu dal kadar ve neticenin silsile kadar ve mahzenin mahsulât kadar ve havuzun ırmak kadar ve tecelligâhın, rahmet ve kahrın vücutları kadar kat’î ve yakindir.

Mektûbât, s. 15-16

LÛ­GAT­ÇE:

Cehennem-i Kübrâ: Büyük cehennem.
Cehennem-i Suğrâ: Küçük cehennem.
haşmet-i rububiyet: Rabliğin, idare ve terbiye ediciliğin haşmeti, heybeti, büyüklüğü.
iş’âl: yakma.
küre-i arz: Dünya.
medar-ı senevî: Dünyanın güneş etrafında dönerken çizdiği farazî daire.
menzil: oda.
nâr: ateş.

Risale-i Nur gözüyle Cehennem

http://www.yeniasya.com.tr/ahmet-demirdogmez/risale-i-nur-gozuyle-cehennem_349954

Cehennem azabında tecelli eden adalet

http://www.yeniasya.com.tr/gundem/cehennem-azabinda-tecelli-eden-adalet_373326

 

Okunma Sayısı: 1995
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı