"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yedigöller sonbaharda da güzel

28 Kasım 2015, Cumartesi
İstanbul’dan Yedigöller’e yolculuğumuza 9 arkadaşla hereket ettiğimizde saat sabahın 04’üydü. İstanbul’un görmeye alışık olmadığımız tenha yollarında seyrederken, İzmit TÜPRAŞ Rafinerisine varırken kıpkırmızı gün doğumu manzarası bizleri tefekküre sevk ediyor.

Gün doğumu fotoğraflarını fotoğraf makinemizin kadrajlarına sığdırırken bir yandan da muhabbet ile ilerliyoruz. Gün doğduktan sonra durakladığımız bir mola istasyonunda evde hazırlanmış böreklerimizi, lodos rüzgârının meltemi arasında çaylarımızı yudumluyoruz. Biraz dinlendikten sonra devam ettiğimiz yolda birbirinden güzel manzaraları, sonbaharın döktüğü yaprakları, yüksekten görebildiğimiz ormanları seyrediyoruz. Yol ikiye ayrılıyor. Düzce üzerinden gitmektense, Bolu tarafından devam etmeyi tercih ediyoruz.

VARDIĞIMIZDA KALABALIK BİZİ BEKLİYOR OLACAK

Dağa doğru yükselirken zaman zaman durup sonbaharla dökülmüş yaprakları seyrediyoruz, fotoğraflar çekiyoruz. Kışın soğuğunda kar ile oynarmış gibi sonbaharın serin havasında yaprakları etrafa saçıp fotoğraf kareleri yakalamaya çalışıyoruz. Biraz daha devam ettikten sonra artık Yedigöller Millî Parkı’na yaklaşıyoruz. Tertemiz asfaltın bittiği yolun yerini taş döşenmiş yollar alıyor. Yol boyunca dağı tırmanırken artık göllere doğru inişe geçiyoruz. Girişe geldiğimizde balık tutmaktan çadır kurmaya kadar tarifelere göre bilet kesen bekçi bizi karşılıyor. Millî parka ‘basın mensubu olma’ farkıyla giriyoruz. Herkes hafta sonu Yedigöller’e akın etmiş durumda. Millî parkın dar yollarına yanlış park eden arabalar yolu tıkıyor ve ilerlemekte zorluk çekiyoruz. Arabalar ikinci bir arabanın geçmesine izin vermeyecek şekilde park etmiş. Yolun bir düzenleyici memura ihtiyaç duyduğu aşikâr. Nihayet göllerin bulunduğu alana doğru inebildiğimizde birçok insanın piknik yaptığını görüyoruz.

TURİSTLER YEDİGÖLLER’E AKIN EDİYOR.

Ağaçlardaki yaprakların tamamen düşmüş olması da bazılarımızı birazcık hayal kırıklığına uğratıyor. Sarının tonlarındaki manzarayı yerlerde buluyoruz. Namaz vakti girdiğinde öğle namazlarımızı park içerisinde bulunan mescitte kılıyoruz. Abdest almak için girdiğimiz şadırvanda suyu açtığımızda su buz gibi, bizi yakıyor. Kalabalık sebebiyle mescit yetersiz kalıyor. Yanımızda getirdiğimiz öğle yemeğimizi göl manzarası seyrederek afiyetle yiyoruz. Millî park; Sazlıgöl, Nazlıgöl, Kurugöl, İncegöl, Deringöl, Seringöl, Büyükgöl isimleriyle yedi gölden oluşuyor. Göller çok büyük değil elbet, ancak Büyükgöl de küçük sayılmaz. Sırasıyla gölleri dolaşırken piknik yapan insanları, çadır kuran kampçıları,

FARKLI BİR YOLDAN DÖNÜYORUZ

Vakit ilerliyor, ikindi namazını kılıyoruz. Ardından dönüşe geçiyoruz. Yedigöller’den ayrılmak isteyenler dolayısıyla bütün yollar tıkalı. İstanbul’un trafiğini aratmayan millî parkın yoğunluğu içerisinde sıkışmış vaziyette adım adım ilerliyoruz. Görevliler nihayet trafik düzenine müdahale etmeye başlıyorlar. 35 dakikada ancak parktan ayrılabiliyoruz. Ormanların arasından devam eden dar, derin hendeklere sahip, virajlı, çökmüş yollarda seyretmeye başlıyoruz. Haritadan baktığımızda görüyoruz ki Düzce’ye kadar 70 km’lik bozuk bir yol bizi bekliyor. Giderken tercih etmediğimiz yolu, dönüşte mecburen tercih etmiş oluyoruz.

NÜFUSUN GÖÇ VERDİĞİ BİR KÖYE DENK GELİYORUZ

Hava gittikçe kararıyor. Yol üstündeki Mengen Köyü’nde durup akşam namazlarımızı kılıyoruz. Göç veren köyde orta büyüklükte bir cami var. Üç kişilik cemaate biz de katılıyoruz. Namazımızı kılıp yola çıkmaya hazırlanırken cemaatle biraz muhabbet ediyoruz. Bu sırada dinliyoruz ki köyde 30-40 kadar kişi kalmış. Nüfusun sürekli azalmasını endişeyle anlatan yaşlı amca, şehire göç eden genç nesilden bahsediyor. Anlattığına göre köyde artık sadece yaşlı nüfus kalmış. Yola çıkıyoruz ağır ağır seyrederken nihayet Düzce’ye varıyoruz. Otobana girdiğimizde yolun açık olması bizi rahatlatıyor. Arabada yorgunluktan uyuyakalanlar oluyor. Artık hedefimiz İstanbul. Otobanda arabaların yoğunluğuna girip hız da düşünce, uyuyanlar uyanıyor ve fark ediyoruz ki tekrar şehrin gürültüsüne girmişiz. İstanbul’a varıyoruz gece saatlerinde. Bir sonraki ‘tefekkür gezisi’nde buluşmak niyetiyle yol arkadaşlarımıza veda ediyoruz.

Haber: Mustafa Sait Önal

Haber Merkezi

Etiketler: mustafa sait önal
Okunma Sayısı: 2139
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı