"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâinatta tekvinî, toplumda teklifî şeriat

Yusuf ÇAĞLAYAN
24 Ekim 2014, Cuma 00:01
Ordu Terhis Edilse

Bir ordu, çok çeşitli sınıflardan, rütbelerden ve birliklerden oluşur. Bir an, ordunun rütbeli personeline istediği şehre ve istediği birliğe giderek, istediği rütbe ve makamda göreve başlayabilme inisiyatifi verildiğini düşünelim. Böyle bir muhtariyet kazanan personel, ülkenin en güzel şehirlerine ve en yüksek makamlarına yığılacak ve oralarda tam bir kaos çıkacak, ortada ordu denilebilecek bir yapı kalmayacaktır. Neden? Çünkü çeşitlilik ve ihtilâfları tek bir maslahat ekseninde, âdil (dengeleyici) bir şekilde organize eden tek bir tavzif (vazifelendirme) ve tek bir takdir (irade altına alma) makam ve otoritesinin bulunmayışıdır. Demek ki, nizamî bir ordu, o orduyu teşkil edenlerin birbirinden bağımsız iradelerinden değil, bir üst iradeden, devlet iradesinin tezahürü olarak ortaya çıkıyor.

Kâinattaki Hikmetli Nizam

Şu kâinattaki nizam (kosmos), kâinatı teşkil eden cansız ve iradesiz varlıkların başıboş hareketinden doğabilir mi? Kâinatı teşkil eden unsurlara baktığımızda, zîruh ve zîşuur varlıklara mekân olan cansız varlıkların zâtî özellikleri itibariyle mutlak kaos şartlarına sahipken, bu vaziyete tam bir muhalefetle hikmetli bir nizam ve intizam altında umumî düzene bakan hususî birer vaziyet aldıkları görülüyor. Mutlak kaos şartlarından, tam ve hikmetli bir nizam tezahürü, ancak mutlak bir ilim, irade ve kudretin neticesi olabilir. Çünkü hikmetli nizam, ilim, irade ve kudretin taalluku ile vücut bulur.

Araç Neden Yoldan Çıkar?

Bir aracın sürücüsü sarhoş ise veya uyuduğunda, araç neden yoldan çıkmaktadır? Çünkü o aracın sevk ve idaresi, sürücünün ilim, irade, kudret, sem ve basarının taalluku ile tahakkuk etmektedir. Sürücü istikametinden kısa bir süre basarını (nazarını) çekse veya direksiyona taalluk eden ilim, irade ve kudreti kesilse araç hemen yoldan çıkma eğilimine girer. Kâinatta da, aynı anda milyarlarca yıldız, gezegen hususî hareketleri ile birlikte umumî, küllî hikmetlere bakan bir vazife içinde bulunuyorlar. Bu vaziyet makro-kosmosda da mikro-kosmosda da geçerli bulunuyor. Nasıl ki bir araç, sürücüsünden değil bütünüyle, belki sadece birkaç cihetle kat-ı alâka etse, nizamdan çıkıp, hikmetini yitiriyor. Kâinat da, kesintisiz bir ilim, irade, kudret, sem ve basarın taalluku ile ayakta duruyor. Demek ki, kâinatı teşkil eden hem münferit ve hem de mürekkep unsurların hikmetli bir şekilde tek bir nizam altına alınması, her bir unsurun hususî harekât ve sükûnlarında umumî vazifeye bakmaları, birbirini tekmil eden karşılıklı teavün ve tesanüdleri, cüz-kül, cüz’î-küllî bu unsurların başıboş kaldıklarında mutlak kaosa yol açacak iken, mutlak nizama riayet etmeleri, ancak sözünü ettiğimiz sıfatların vahidiyet ve ehadiyyet tecellisi ile mümkün oluyor.

Kâinatta, Tekvinî İnsanlıkta Teklifî Şeriat

Kâinattaki hikmetli nizam gösteriyor ki, bu nizamın arkasında emir ve irade olan tekvini kanunlar hükmediyor. Kâinattaki cüz’î, küllî her bir unsur bu kanunlara riayet ediyor ki, kâinatta nizam, adalet ve düzen hüküm sürüyor. İnsanlık neden tam bir kaos içinde bulunuyor? İnsanlık fert veya toplumlar olarak neden birbirlerinin hukukunu boğazlıyorlar? Çünkü kâinata tekvini şeriat nizam verdiği gibi, âlem-i insaniyete de teklifi (tenzili) şeriat nizam veriyor da ondan. İnsanın dışındaki maddî varlıklar tekvini şeriata riayet etme hususunda bir nev’î cebir altında. Ancak insan tekvini şeriata riayet hususunda cebir altında olmakla birlikte, tenzili şeriata riayet etmede teklif altındadır. İnsana ve topluma taalluk eden teklifi şeriata itaatsizlik, insanlığı tam bir kaosa sürüklemiştir. Meselâ, insanın kendini etnik kimliği ile tanımlaması, etnik benini rab edinmesi, insanlığı farklı etnik kimlikler bağlamında kümelemiş ve zalimce müsademeye sürüklemiştir. Teklifî şeriatın men ettiği kavmiyet dâvâsına saplanan insanlık, insaniyetini yitirmiştir. Günümüzde sadece tekvini şeriata kısmî riayetle bilim ve teknolojide ilerlemiş olan Batı, bu riayetinin mükâfatı olan gücü, teklifi şeriata riayetsizliğinin bir neticesi olarak insanlığın geri kalan kısmına karşı tam bir zulüm silâhı olarak kullanmaktadır. Yine Âlem-i İslâm, hem tekvini şeriata ve hem de teklifi şeriata riayetsizliğinin cezası olarak, maddeten ezilmiş ve tam bir esaret ve tahakküm altına düşmüştür. Önce İslâm dünyası, sonra insanlık teklifi şeriatı talim edecek bir irşada muhtaçtır. 

Okunma Sayısı: 2070
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı