"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türkiye, hangi İslâmı temsil ediyor?

Yusuf ÇAĞLAYAN
28 Kasım 2014, Cuma
Batı’nın kurduğu Ortadoğu sisteminin ürettiği bu sorunlar, tabiî olarak çözüm arayışlarında İslâm’ı da bir alternatif olarak gündeme getiriyor.

İslâm’ın merkezileşmesi ile ortaya çıkacak bir jeopolitik sistemi, Batı hayatî bir tehdit olarak algılıyor. Bu sebeple de, Batı Ortadoğu’da dayanışma bağlamlarını mümkün olduğu kadar çeşitlendirmeye ve kendi mücadelesini mevcut rejimler eliyle yapmayı sağlayacak siyasî ve silâhlı cihadcı akımları sahneye sürmeye çalışıyor. Batı’nın büyük boy İslâm dayanışmasını önleyici savaşını, İslâm adına savaşarak (!) meşrûlaştıran rollerle ortaya çıkanlar, İslâm dünyasında “hangi İslâm” karmaşasını da beraberinde getiriyor. Bugün İslâm dünyası Ortadoğu sisteminin ürettiği sorunları çözmek bir yana, bir “Hangi İslâm” krizi yaşıyor. Bu kriz, İslâm ülkelerinin kendi iç barışlarından, bölge barışına ve hatta küresel barışa kadar uzanan bir sorunlar yumağı olarak tezahür ediyor. Türkiye ve bütün İslâm toplumları, kendi içinden de, çevresinden de bu krizin yol açtığı bir bıçak sırtı konuma gelmiş bulunuyor. 
İslâm dünyası, öncelikle “Hangi İslâm” sorunu ile yüzleşerek, “Doğru İslâm”ı temsil edecek bir merkez ülke rolü denilince, ilk akla gelen Türkiye oluyor. Ancak, Türkiye’nin bu rolü oynaması, Kemalist ideolojiden beslenen Türk ve Kürt ulusalcılıkları ile bloke edilmiş bulunuyor. Çünkü bu merkez ülke rolünü temelinden yıkacak bir Türk-Kürt kopuşu ile karşı karşıyadır. İslâm dünyası da, farklı alt kimlik dayanışmaları ile kendi içinde ve aralarında çatışan bir yapı kazanmıştır. Türkiye artık bu konuda zaman kaybetme lüksü olmayacak bir noktaya gelmiştir. Bütün bu kopuş ve çatışma sürecinin arkasındaki stratejik akıl ile baş edebilmek için, Türkiye’nin tarihî bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk, İslâm dünyasının “Hangi İslâm” sorununu çözme ve temsil etme noktasında düğümlenmektedir. İslâm dünyasının “Hangi İslâm” sorununun çözümü, aynı stratejik aklın müdahalesine maruz İslâm coğrafyasında sağlıklı bir mukabele stratejisi geliştirebilmenin öncelikli şartıdır. Bu noktada Türkiye’ye tarihî bir sorumluluk düşmektedir.  

His, Hükümet, Kuvvet İslâm’ı

“Hangi İslam” krizinin temelinde, İslâm’ın veraset-i velâyet ve veraset-i saltanatla temsili arasındaki gel-gitler vardır. İslâm’ın veraset-i velâyetle temsili, Güneş’in Ay’dan yansımasına benzer. Güneş ile araya Ay girmiştir. Ay’ın kabiliyeti nispetinde Güneş’ten istifade edilebilmektedir. Velâyeti temsil eden şahıs, kendisi güneşi görür, ancak perdeler. Kur’ân ve Sünnetten beslenir, ancak insanlar O veli şahıs merkezli bir İslâm algısına sahiptirler. Yani İslâm, o velâyetin berzahından hayata geçmektedir. Veraset-i Saltanat’ta ise, mümessil bir veli değil, bir siyasetçi veya hükümdar bir şahıs ya da şahs-ı manevîdir. İslâm, bu şahıs veya şahs-ı manevînin kabiliyeti, aklı, hissiyatı, hikmeti, hükümeti ve kuvveti nispetinde yansımaktadır. Veraset-i velâyet ve veraset-i saltanatla temsiller, velâyet ve saltanat öznelerinin çeşitliliği dolayısıyla İslâm’ın da bu özneler mertebelerinden çeşitlenmesine yol açmıştır. Öyle ki, ifrattan, tefrite birçok İslâm temsilleri ortaya çıkmıştır. 
Türkiye’nin kuruluş aşamasında terk ettiği İslâm, veraset-i saltanatla temsil edilen Osmanlı pratiği idi. Batı modernleşmesi karşısında çöken de, bu pratik idi. O dönemin elitlerinin temel hatası, İslâm’ı, veraset-i saltanatla temsili ile sınırlamaları olmuştur. Aynı şekilde, İslâm’ı veraset-i saltanatla temsil edenlerin de hatası, hakkaniyetine inandıkları İslâm’ı, Batı’ya ve Batılılaşma düşüncesine karşı his, hükümet ve kuvvetle savunmada direnmeleri olmuştur. İslâm’ın veraset-i saltanatla temsil edildiği dönemlerdeki galebesi, his, hükümet ve kuvvetle bir derece devam etmiş ise de, bu durum, daha çok muhatabın zafiyetinden kaynaklanıyordu. Ne zaman ki, muhatap değişti, İslâm’ın his, hükümet ve kuvvetle temsiline mukabele edecek bir keyfiyet kazandı, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile Osmanlı kuvvetlerinin terhis edilmesi ile İslâm’ın veraset-i saltanatla temsili de tarih sahnesinden çekildi. İslâm, bütün boyutları ve mertebeleri ile temsilini kaybetti. Mevcut durum, zaten bu eksik temsillerden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, Türkiye’nin İslâm’ı veraset-i saltanat ile temsilini öngören siyasal İslâmcı’lar ve şahıs odaklı dinî akımların başarı şansı bulunmamaktadır. Çünkü bu akımlar his, hükümet ve kuvvet argümanına dayanmaktadırlar ve aynı argümanla tarih sahnesinden çekilen mazi İslâmı’nın akıbetine mahkûmdurlar. 

Akıl, Hikmet, Adalet İslâm’ı

Akıl, hikmet ve adalet İslâm’ı, mazi İslâm’ı değil, istikbal İslâmı’dır ki, Asr-ı Saadet İslâm’ının tecdidi silsilesinin son halkasıdır. İslâm’ın veraset-i Nübüvvetle temsilidir. Veraset-i velâyet ve veraset-i saltanat İslâm’ının mağlûp düştüğü 1900’lü yılların başından beri Anadolu merkezli olarak mayalanan akıl, hikmet ve adalet İslâm’ıdır. Veraset-i Nübüvvet İslâm’ıdır. Beş esası merkezileştirir: Kuvvete değil, hakka dayanır. Çıkar ve haz odaklı değil, ahlâk ve fazilet odaklıdır. Dayanışma bağlamı, menfi milliyet değil, din kardeşliğidir. Çatışmayı değil, dayanışma ve yardımlaşmayı esas alır. Kuvveti, dâhile değil, haricin tecavüzüne meşrû müdafaada kullanır. Bireylerde nefis ve hevayı değil, kalp ve ruhu merkezileştirir. Bu esasların merkezileştiği bir İslâm dünyası, ittihad ve ittifak edecektir.
Türkiye, kendi içinde ve çevresinde yaşanan sorunların dayattığı bir “Doğru İslâm” temsili ile karşı karşıyadır. Eğer Türkiye, bu “Doğru İslâm”ı; yani mazi İslâm’ını değil, istikbal İslâm’ını temsil etmeyi başarabilirse, kendi iç çatışmasını çözdüğü gibi, müdahalesini Türkiye ve İslâm dünyasındaki kimlik çeşitlenmeleri üzerinden yürüten stratejik akılla kendisi baş edebildiği, Türk-Kürt ittihadı ve ittifakını sağlayacağı gibi, İslâm dünyasının baş edebilmesine, ittihad ve ittifakına da öncülük edecektir.

Okunma Sayısı: 1661
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı