"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni güvenlik paketi çözüm getirir mi?

Yusuf ÇAĞLAYAN
17 Ekim 2014, Cuma 00:01
Mevcut güvenlik kurumları acil bir biçimde sosyolojik risk ve tehdit unsurlarını da dikkate alan bir yapıya ve anlayışa kavuşturulmalıdır.

Toplum hayatının tabiatı

Tek başına biyolojik bir varlık olan insanın yanına ikinci bir insan geldiği an, artık sosyal kimlik devreye giriyor. Yani her bir insan birey sıfatı kazanıyor. Artık iki birey arasında karşılaşma alanları ortaya çıkıyor. Bireyler bu karşılaşma alanlarında çatıştıkları gibi, dayanışmalar da inşa ediyorlar. Hatta, çatışmaların da, dayanışmaların da müsbet ve menfi formları mevcut bulunuyor. Bu sosyal ilişki iki insan ile sınırlı kalmıyor; aile, akraba, hemşeri, meslek ve kültür grupları, milletler ve milletler arası boyutlarda çok karmaşık bir ilişki ve karşılaşma alanları ağı ortaya çıkıyor. 
Münferit veya örgütlü bireyler arasındaki ilişkiler ağının işleyişi, fertlerin diğer fertlere karşı bazı prensip ve kaidelere riayetini gerekli kılıyor. Çünkü, başkasının hayatına, mal ve mülküne, özgürlüğüne; kısaca hukukuna riayet etmek, toplum hayatının haklı bir zaruretidir. Bireylerin iyiye de kötüye de eğilimli doğası ve kötülük eğilimin bütün sosyal katmanlarda örgütlü olarak ortaya çıkma potansiyeli, güvenlik ihtiyacına yol açmaktadır. Kötülük tabiatı baskın bireyler olduğu gibi, aynı şekilde kötülük bireyleri de aşıp, örgütler, toplum ve hatta devlet ve blok boyutunda da ortaya çıkabilmekte ve bu boyutlarda da güvenlik sistemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. 

Sorun Klâsik Güvenlik Sorunu Değildir

Bugün ülke olarak yaşadığımız sorun, özgürlük-güvenlik dengesinin kurulamamasından kaynaklanan klâsik bir güvenlik sorunu değildir. Güvenliği ihlâl eden davranışlar, birey boyutunu aşmış ve örgütlü boyut kazanmıştır. Uluslar arası stratejilerin yönettiği bir örgütlü güvenlik ihlâli ile karşı karşıya bulunuyoruz. Yıllarca, toplumun ortak paydaları ile barışık olmayan devlet, güvenlik anlayışını rejim güvenliğine indirgemiştir. Yaşanan darbeler, yasa dışı fişlemeler ve askerî vesayet sistemi daima toplumun birlik ve dayanışma değerlerini iç tehdit olarak görmüş ve rejim güvenliği adına tahrip etmiştir. Ortak paydaları tahrip edilen toplumda kopuşlar başlamıştır. Artık devletten kopuş boyutu kazanan sürece, ortak paydaları yeniden ihya etmek yerine, klâsik güvenlikçi politikalarla mukabele edilemez. Sorun odaklı değil, tezahürlere müdahale odaklı bir güvenlik anlayışı sürdürüldükçe, kopuş süreci daha da şiddetlenecektir. Yaşanan şiddet olayları, devleti eski güvenlik anlayışı doğrultusunda reflekslere sürükleme amaçlı planlı olaylardır. 

Yeni Güvenlik Problemi Tanımlaması

Karşı karşıya olduğumuz sorun, bir asayiş sorunu değil, sosyolojik süreç sorunudur. Bu sosyolojik süreç, Türk-Kürt kimliklerinin tezatlaştırılması ve çatıştırılmasından beslenen bir denklemle yönetilmektedir. Devlet (MGK), etnik kimlikler arasında bir kopuş doğrultusunda cereyan eden bu süreci değiştiren bir sosyolojik strateji geliştirememiştir. Bilâkis, etnik kimliğin başrolü oynadığı bu süreci daha da şiddetlendiren simetrik kimlik politikası izlemektedir. Devletin izlediği bu yanlış güvenlik politikası, “milliyet-milliyet” çatışması olarak yansıyan bir algıyı besliyor. Ülke, çevre ülkelerde yaşanan olaylardan da etkilenerek hızla parçalanmaya doğru gidiyor.
Sorunu bir de, “din-milliyet çatışması” olarak tanımlayamaz mıyız? Mevcut durum karşılıklı bir milliyet/kavmiyyet dâvâsının tezahürü değil mi? Bu dâvâ İslâm dininin reddettiği bir dâvâ değil mi? O zaman her iki taraf da, kavmiyet dâvâsı güderek aslında İslâmiyet ile savaşmıyor mu? Böyle bir savaşın galibi olur mu? Akıbet parçalanmak, dağılmak ve Türkiye’yi etnik sosyoloji bağlamında çatıştıran güçlerin stratejisine yem etmek olmaz mı? Artık, problemi, “din-milliyet” çatışması olarak tanımlamak ve devletin, devlet kurumlarının sağlıklı bir İslâmiyet temsili ile mukabele etmesinin zamanı gelmiş ve geçmek üzeredir. İslâmiyet’le tam barışık olmayan devlet, bünyesindeki devletin taşıyıcı kolonu ve birlik ve bütünlüğün sosyolojik tabanı ve dinamiği olan Türk/Kürt dindar/demokrat kitle ile de barışık olamayacak ve etnik kimlik dâvâsı güdenleri marjinalize edemeyecektir. Kitleleri etnik kamplara itmeye devam edecektir.  

Yeni Güvenlik Sistemi

Karşı karşıya bulunduğumuz sorunlar, yeni bir güvenlik yasası çıkarılmakla çözümlenemez. Mesele, yasa meselesinden çok, sistem meselesidir. Yeni bir yasa çıkarılmasını da kapsayan, yeni bir güvenlik sistemi yapılandırılmalıdır. Bu güvenlik sistemi, eski “güvenlikçi” anlayışa son vermelidir. 
Yaşadığımız güvenlik sorunları, toplum içi farklı kimliklerin dışlayıcı ve hatta çatışmacı özellik kazanmaları, birbirlerine ve devlete karşı kendilerini kapatmalarından kaynaklanmaktadır. Bu sorunun çözümü, tezahürlerine sadece simetrik karşılık vermek değildir. Bilâkis, ilâveten asimetrik karşılık süreçleri ile çözüme ulaşılacaktır. Tezahürlere yönelik polisiye ve adlî tedbirlere ilâve olarak, yalnız askerî, polisiye ve adlî gücü değil, asıl “sosyolojik gücü” temel alan bir güvenlik sistemi geliştirilmelidir. Mevcut güvenlik kurumları acil bir biçimde sosyolojik risk ve tehdit unsurlarını da dikkate alan bir yapıya ve anlayışa kavuşturulmalıdır. Hükümetin, MİT, TSK ve EGM’nin, olaya ideolojik çerçevede teşekkül eden klâsik güvenlik mantalitesini terk ederek, güvenlik kavramına sosyolojik güvenlik, sosyolojik tehditler ve sosyolojik savunma stratejisi kavramlarını da katarak yeni bir problem tanımlaması yapması gerekmektedir. Böylece, karşı karşıya olduğumuz sosyolojik güvenlik tehditlerine karşı koyacak sağlıklı bir güvenlik kültürü oluşacak ve fonksiyonel bir güvenlik yapılanması inşa edilebilecektir. Eski güvenlikçi anlayışın kapattığı bütün sosyolojik kanallar açılacaktır. Günümüze kadar güvenlik adına gerçekleştirilen sosyolojik tahribatların tamiri de gündeme gelecektir.

Okunma Sayısı: 1951
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı