"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türk kadını şişmandır... Zayıflığa gelemez

Zeynep ÇAKIR
29 Haziran 2015, Pazartesi
Bu muhali (imkânsızı; olmayan bir şeyi demek, biraz da Osmanlıca öğrenin arkadaşlar!

Mahsus yazıyorum bir kelime bir kelimedir :) ) istemektir, çünkü;

1- Daha doğmadan annesi en kilolu çocuk doğurma yarışının gizli gönüllüsüdür.

2- Doğduğu zaman da yaşıt bebeklerden 20 gr eksik ise bu anne için “Nayır n’olamaz” usûlü bir prestij kaybı demektir.. Ana sütüne ek mamaya devam...

3- Çocuk iki ağladı mı kesin ananın sütü yetmiyordur, açtır aç...

4- Bir anne için iyi çocuk bakma testinden geçer not almanın ölçüsü, bebesinin yumuk yumuk sıkılan yanakları kol ve bacak uzuvlarıdır, iki dakika kucakta tutsan kollarda derman kalmayacak derecede olmalıdır...

Yok eğer tersiyse; çocuğun iştahının o kadar olduğu teoremi; annenin çaresiz savunma mekanizmasıdır. Zayıf çocuk akıllı çocuk önermesi ise garibimin züğürt tesellisidir... Etrafı nezdinde hüküm verilmiş kalem kırılmıştır: Çocuk gelişmemiş, bir çocuk bakmayı beceremiyor, beceriksiz!!!

5- “Çocuğum yemiyor” cümlesi bir annenin başına gelecek en büyük felâket analizidir ve derhal tabak elde çocuk gardolap [bu kelimenin orijinalini bilmez veya yazamaz değilim, lâkin onca söyleniş şekillerinden en yaygını bu :)] içinde boğaz harbi başlamalıdır... Ve Türk annesinin en tavizsiz ve değişitirilemez ortak ve millî hitabesi; “O TABAK BİTECEK” emr-i müstebidânesidir...

6- Bizde yeni anneler; sabah kahvaltı, beslenme çantası mönüsü,cep harçlığı vs., vs., savaş mühimmatı kabilinden tam teçhizatla donatır da okula yollar çocukları. Seferberlik ilânı çıkmış da kıtlık ve açlık sinyalleri çalarmış gibi bir olağanüstü hal vak’asına maruz kalmış edasıyla... Bizim zamanımızın anneleri ise koca dilim ekmeğe yağ ve reçel sürerek sürerdi tekrar oyun oynatmaya...

7- Evden ayrılsa bir haftalık yemeği dolaba süren yine biz anneler...

8- Gel zaman git zaman öyle bir geçer ki zaman birden büyüdü kız, oldu genç kız; şimdi zayıflık muteber. Bu yaşına kadar “ye” diyen anne tutturur; “kızım yeme, boğazını tut, düğününde güzel olmazsın” diye başlar ağız değiştirmeye...

9- Birkaç saat oruç için bir aylık sofralar düzen biz, kahvaltıdan kalkıp; ev oturması, sohbet, buluşma gibi ortamlarda balık hafızasıyla yeni yediğimizi unutup tekrar sofralara gömülen biz... Dönünce akşam yemeğine yumulan da yine biz... 

10- Hem yemekler ve tatlıların ismi bile zayıflık üzerinden gitmiyor, bilinçaltına tombul kadın mesajları gönderiliyor. Bknz; meşhur bir köfte ve yine pek meşhur olan hanımla başlayan tatlı isimleri:)  Artık o kadarını da buraya yazmayalım, siz anladınız onları....

11- En meşhur filmimiz; “Selvi Boylum Al Yazmalım”daki sanatçı; zayıflığa onca mesafesine rağmen hepimiz için değişmez güzellik kriterimiz...

12- Bu şartlar altında hanımlardan zayıf olmayı beklemek;

1- Bütün bu kültürel değerlere ihanettir, genetik kodlarımıza terstir ve statükoya böyle aykırı ve anarşist tutumlardan biz azâdeyiz...

2- Hem şişmanlığa karşı koymak mevcut olan rejime karşı koymak demek ve zayıflık rejimini başlatmak darbecilik suçudur, isyana teşviktir ihtilâldir meyletmeyiz:)

3- Ve ayriyeten şişman kadın çoktur, şu Türk güzeli diye 1932’de yarışmaya gönderdiğimiz ve açılan Türk kadınını dünyaya seyirci kılmakla ağlanacak halimize  pek övündüğümüz (!) KERİMAN HALİS bile şişmandır, bu ne perhiz:)

Çok olan şişmanları az olan zayıfa ezdirmek ise azın çoğa istibdadıdır ki demokratik bir eylem olarak kabul edemeyiz...

Hasılı; uyanınca gözünü; “Kahvaltıda ne var?” diye açan çocuklar, bütün günü “Akşama ne pişirsem?” diye düşünen hanımlar memleketiyiz...

Akşam eve dönen beylerin poşetindeki ekmek sayısına baksanız bile aşikârken bu durum; siz o kilo düşmanlarına aldanıp nafile hanımların zayıf olmasını beklemeyiniz :)))

Okunma Sayısı: 2215
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İsmail OKUR

    29.6.2015 11:11:46

    "Müslüman yediğidir"den ne bulduysan ye haline dönüştüğümüzden midir acaba hakikatlere bu kadar uzak bir toplum haline gelmemiz.? Güzel yazılarınız için tebrik ederim...

  • Sezai Mumcu

    29.6.2015 03:41:14

    2) Günün birinde Üstad hazretleri böyle bir esnada talebelerine bakar ooo latifeleri ile yaptiklari sakalara katilir " bunlarin hepsi obur olmus der". Ceylan agabey merhum tebessümle bir kasik calip Üstad hazretlerine gösterir: "Bakin Üstadim SU" der. (Oruc sofralarindaki ifratkarane ziyafette bulunanlar bize bu yorumumuzdan ötürü gücenmesinler)

  • Sezai Mumcu

    29.6.2015 03:40:48

    1) Üstadin talebeleri her zaman bolluk görmemis, bilakis azamî derecede iktisat (günümüz insanlarinin anlayisina göre KITLIK) ile gecinirlermis. Merhum, genc yasta sehiden ahirete irtihal eden Ceylan Caliskan agabeyin biyografisinde okumustum. Sehriye corbasi yapilirsa; gözle taneleri sayilabilecek kadar iktisatli sehriye katilirmis corbaya, ve hatta bazen bir defa corbalik rütbesine cikmis sehriye taneleri kurutulup tekrar corba yaparken tecrübeli taneler olarak vazife yaparlarmis. Bu gercekten günümüzün ölcülerine göre takat sinirini azamî zorlayan iktisati bile talebeler kendi aralarinda latifeyle karsilarlarmis, söyle ki; kimin corba kasiginda sehriye tanesi gözükürse onu ooo larla sansli kisi olarak taltif ederlermis.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı