"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeter ki imanla baktığımız gün eksilmesin penceremizden!

Zeynep ÇAKIR
20 Eylül 2018, Perşembe 00:59
Yer güzel, manzara şahane...

İnsanlar şık, çocuklar şen neşe içinde... Yemek mekânları dolu, yürüyüş parkurları desen epey kalabalık... Ilık meltem sonbahar akşamında hayatı daha da bir sevdiren nesimiyle baş döndürüyor. 

Yan tarafta, ‘Havuzbaşı’ndaki düğünde her halde gelin ve damadın doğumdan bugüne olan resimleri slaytla dâvetlilere gösteriliyor olmalı ki “Öyle bir geçer zaman ki/ Dediğim aynıyla vaki” şarkısı salondan taşıp bahçenin muhtelif yerlerine dağılıyor. Alkışlar, alkışlar, mutluluğa mutlu güne... Tabi ki ben de mutluyum ailemle çoluk çocuğumla güzel bir akşam geçiriyorum. Ama masada; bak diyorum beyime; herkes hayatın en önemli gayesi şu anda bu güzel mekânda yemek yemek gibi davranıyor... Bunun için sıra bekliyor. Ve baksana yüzlerine, hepsi de ne kadar huzurlu ne kadar dingin... Ölüm bu semtten, bu haletten ne kadar uzak... Ama işte şurada bulunan bahçede dolananlar gibi biz de hiç aklımıza gelmeyen hele böyle bir akşamda hatırlanması istenen en son şey olacak bir akıbetin yolcularıyız... Fena damgası en mutlu zamanlarımızın üstünü sessizce mühürlüyor...

‘Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çokça anınız’ hitabı insanı en çok mutlu olduğu anda gaflete düşüren yerde uyandırıyor. Duyduğum ‘öyle bir geçer zaman ki’ şarkısı; mutlu anların değil, fani oluşun başka bir seslendirilişi aslında. Ama insanlar bu serencamı mutluluk nişanesi olarak niye alkışlıyor? Temiz hava, güzel akşam yaşama sevinciyle beraber işte yürekte bu duyguların uyandırdığı buruk bir sancıyla birleşiyor ve bu kez Cahit Sıtkı Tarancı şiiri de yanında eşlik ederek; “Ne doğan güne hükmüm geçer/ Ne halden anlayan bulunur/ Ah aklımdan ölümüm geçer/ Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur....” dizelerini hatıra getirip dile söyletiyor. Hayatı veren O, ölümü de... İnsana ilkinin hakkını vererek yaşamak diğerinin hakikatinden gafil olmayıp kabrin arkası için çalışmak düşüyor.

Akıbeti saadete çıkan bir yolculuk ümidiyle... ‘Yeter ki gün eksilmesin penceremden’ demiş şair şiirin devamında; -Ölümü hiç yanına yaklaştırmak istemeyip- Heyhat ne yapsan çaresiz; günler eskiyecek; mazi diyeceksin onlara ve gün eksilecek bir gün senin için muhakkak ki; o pencerede. Ama baki âleme açılan kabir penceresi nurlu olacak, aydınlık olacak, oradan bostanı cinana saadet yurduna geçeceksin... Az şey mi? İşte o zaman gün de eksilmeyecek, fani ömrün bekaya tebdil edilecek. Meselâ ben o güzel akşamı dünyada geçirdiğim güzel bir gün olarak ailemle bu kez fena, fani damgası olmadan baki bir âlemin zeval bulmayan hediyesi kabilinden seyredeceğim. Lezzetleri tahrip eden ölüm bekaya bakan yüzüyle böyle güldürücek insanın yüzünü. Rahmet-i İlâhiyeden niyaz ve kuvvetli ümit ediyoruz vesselâm... Yeter ki imanla baktığımız gün eksilmesin penceremizden!

Okunma Sayısı: 2353
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı