Muhabbet şu kâinatın yaratılış sebebi ve kuvvetli bir rabıtası.
Şahit oluyoruz ki, kürre-i arzda her bir mahlûkat birbiriyle muhabbet içerisinde hareket ediyor. O muhabbet bağı ile birbirlerinin imdatlarına koşturuluyorlar. Unsurlar nebatatın, nebatat hayvanatın, hayvanat insanların...
Muhabbet mahlûkatın arasına nuranî bir bağ kuruyor. Say ederken sevgi ile yapıyorlar. Usanç dahi hissetmiyorlar. Düşünsenize bir tavuk, usandığından yumurta vermekten vazgeçmiş olsun. Veya bir inek, “artık insanlara süt vermiyorum” desin. Garip olurdu her halde. Ama görüyoruz ki, ne tavuk yumurta vermekten, ne inek süt vermekten, ne de toprak, üzerinde bitki yetiştirmekten vazgeçmiyor. Yani kâinatta öyle bir sevgi bağı var ki, her bir varlık, bir başkasına yardım etmekten zevk alıyor âdeta.
Gözümüzü çevirip baktığımızda muhabbetin tesirini anlıyoruz. Bu his bu kadar kavi iken insanlarda neden çok zayıf, anlamak zor hakikaten.
Bir düşünelim Efendimiz’e (asm) olan muhabbet sırrıyla yaratılmışsa kâinat, evvelâ ona hürmetsizlik olmaz mı sevmemek? Mayada muhabbet varsa, hamurun muhabbetsiz olması nedir?
Sevgi, emek ister derler. Ben de diyorum ki; sevgi sevebilmektir. Ve sevdiğine sevdiğini söyleyebilmektir.
Muhabbetle yaratılan, Efendimiz (asm) muhabbeti ne güzel tarif etmiş ve bize yolu çizmiş: “Seven sevdiğine sevdiğini söylesin” demiş. Bize düşen iki dudak arasından pervasızca çıkan sözlerimizin sevgi sözleri olması. Bizler muhabbet fedaisi isek, muhabbet dem ve damarlarımıza kadar işlemeli. Muhabbet ve ihlâsla say edip en güzel muhabbetlerle donanmalı.
Peki, muhabbet ediyorum, ama karşılık bulamıyorsam ne olacak? İnsanın kalbine derç edildiği için bu duygu, sevdiğinden mukabele de bekliyor. Beklediği muhabbeti bulamadığı zaman da azablar çekiyor. İşte burda düşünmemiz gereken ayine-i samed olan kalbin bâtnına fâni mahbublar mı ilişti diye kalbimizi kontrol etmeliyiz. Batın-ı kalb Allah’ın Samed isminin ayinesi ise oraya fâniyat girmeli mi?
Peki, kalbimize derc edilen muhabbeti Rabbimizden gayrısına hiç mi sarf etmeyeceğiz? Elbette seveceğiz. Fakat bir ölçü ile. Fâniler, kalbin zahiri yüzünde kalarak, bâtnı yalnız Rabbin sevgisi ile doldurmalı. Çünkü geçici muhabbetler ziyade olduğunda içeriye sızıntı yapabiliyor. Ve sızıntıdan dolayı da Mahbub-u Ezeli tamamen o sevgiyi dışarı atıyor. Bu sebeble muhabbetimizi yoğun sarf ettiğimiz kişilerden firak belâsını görüyoruz. Onlarla imtihan olunuyoruz.
Ancak Muhabbeti ölçülü kullandığımızda firaklara uğramayacağız veya ayrılık belâsı elem vermeyecektir inşallah.
Kalbimizin bâtnının Lillah sevgisiyle dolması duâsıyla.