"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Ey iman edenler, neyi bekliyorsunuz?”

ZÜBEYDE MERYEM ŞAKAR
28 Ağustos 2014, Perşembe
“Yedi şey gelmezden önce hayırlı amelleri işlemeye devam edin, neyi bekliyorsunuz? Her şeyi unutturacak yoksulluğu mu, azdırıp saptıran zenginliği mi? Bedeni ve bütün güçleri bozan hastalığı mı? Bunaklık meydana getiren ihtiyarlığı mı? Ansızın geliveren ölümü mü? Yoksa gelmesi beklenen Deccâl fitnesini mi? Yoksa kıyamet saatini mi bekliyorsunuz? Ki onun gelmesi daha dehşetli ve daha acıdır.” (Tirmizi, Zühd, 3) buyurur Güzeller Güzeli Efendimiz (asm).
Salih amel insanın Allah’ın (cc) hoşnut olacağı fiilleri gönül hoşnutluğuyla yapmasıdır. Salih amel  muhabbetullah, mehafetullah ve marifetullah ile çevrelenmiş amellerin bütünüdür.
İnsan fâni âleme geldiğinden beri farkında olmasa da her an bir imtihanın içindedir. Kişi dünyaya geliş gayesi olan “Kulluk” bilinci içinde değilse Efendimiz’in (asm)  saydığı bu büyük imtihanların içindeyken kaybetmesi işten bile değildir.
Rasulullah’ın (asm) bu hadisinde saydığı imtihan sebepleri hafiften  ağıra doğru sıralanmıştır. Efendimiz (asm) bunların içinde ilk olarak yoksulluğu zikretmiştir. Bunun nihaî neticeleri şu ki yoksul olan geçim derdine düşecek taate ve salih amele zaman ayıramayacak bütün gücünü ve çabasını geçim derdine sarfedeceğinden Allah’a ayıracağı zaman kısıtlı olacaktır.
Efendimizin (asm) bu hadisinde vurgulanan zenginlik ise azdıran ve saptıran zenginliktir. Para ve malı olan ve bununla gönlünü meşgul eden gecesi gündüzü bunları hesap edip saymakla geçen, bu mal ile mağrur olup azan Karun gibi sınır tanımaz hale gelen kendini ve malını düşünürken Allah’ı unutan insanların içinde bulunduğu bu durum da salih amele mani olan önemli bir husustur.
Bir diğer zikredilen mevzu ise bedeni ve bütün güçleri bozan hastalıktır. Hasta insan veya çaresiz dertlere düçar olan insanın kendisiyle uğraşmaktan Allah’ı hatırlaması pek zordur. Hele bu hastalık insanın zihin dünyasını alt üst eden ve bütün bedeni güçsüz bırakan bir hastalık ise…
Salih amele mani olan bir husus da bunaklık meydana getiren ihtiyarlıktır. İhtiyarlık çoğu insan için ruhsal hayatın kemal noktası olsa da bedensel açıdan çoğu şeyin ve hatta zihnî melekelerin kaybı dahi olabilir. Bu açıdan bunaklık meydana getiren ihtiyarlık insanın çocuklaşmasına ve Allah’ı hoşnut edecek amellerin yapılamamasına bir sebep olacaktır.
Muvakkat olan dünya hayatında mukadder olan ölüm aslında ötelere azığı az olan her insan için ansızın gelir. Ölümü iştiyakla bekleyen çok az insan vardır ve dünya hayatının meşgaleleri kendisi içinde yoğuran insanı bir anda ölümün kucağına atıverir. Bu insanın elini kolunu bağlayan bir hadise olarak amel-i saliha için artık kapıların kapandığı bir gerçektir. Bu durum âyetlerde şöyle vurgulanır.
 “Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönder ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. (Müminun, 23/99-100)
Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.” (Münafikun, 63/10)
Ama ölüm geldikten sonra ne bir dakika geri ne ileri gidebilir artık perdeler kapanmış ve salih amel işleme fırsatları yok olmuştur.
 Deccal ise mahiyetini Allah’ın bildiği kıyametten evvelki dehşetli alâmetlerden biridir. Onun sahte dünyasında ve çağırdığı sahte cennetine kanan onun çevresinde dolaşan ve tuzağına düşen insan kötüyü iyi, iyiyi kötü vehmedip salih amelden uzak kalacaktır.
Ve hele kıyamet; Vakt-i saatini yalnız Yaradan’ın bildiği o dehşetli ve korkudan gözlerin döneceği, her hamilenin taşıdığını düşüreceği, bebeklerin saçlarının ağaracağı annenin evlâdından sevenin sevdiğinden kaçacağı o zaman “Bir kimsenin: «Eyvah, Allah’ın huzurunda yaptığım kusurlardan dolayı vay bana! Doğrusu ben, alay ederlendendim.» diyeceği, yahut: «Allah, bana yolunu gösterseydi, kesinlikle ben takva sahiplerinden olurdum, yahut azabı gördüğünde, “Keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsa da iyilik yapanlardan olsam” demesin.” (Zümer, 39/58) buyurduğu bu hadise ne kadar da ders verici bir husustur.
Artık fırsat kapıları kapanmış, köprüler yıkılmıştır. Kısacık dünya hayatı bizi kendine bağladığı oranda salih ameller azalacaktır.
Rabbimiz şöyle buyurur; Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (Haşr 18)
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasulullah (asm) bizi bu yedi musîbet gelmeden evvel uyarmış acele etmemiz gerektiğini vurgulamıştır. Değil mi ki İslâm bizi hep yakın bir azapla kendimize getirmeye, “Ölmeden evvel ölünüz”  düsturuyla manevî, fikrî ve ruhî dünyamızı diri tutmaya çalışmıştır. Muhakkak imtihan olunacağımız bu fitnelerden evvel, önden salih amelleri bol bol göndermek kulluk bilincimizin temel yapısını oluşturmalıdır.
Allah (cc) bizi bütün bu fitnelerden muhafaza etsin ve ecel kapımıza dayanmadan evvel salih ameller  işlemeyi nasip  etsin. 
Okunma Sayısı: 4499
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı