"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meyveli ağaç taşlanır

Zübeyir ERGENEKON
09 Haziran 2016, Perşembe
Uhrevî hizmetlerimizde yaşanan ihtilâflar, fırtınalar hepimizi üzmektedir.

Bizden bir önceki nesil Nur Talebelerinin yaşadığı ve bizim de onları duyarak büyüdüğümüz hâdiseler, bugün değişik suretlerde karşımıza çıkmaktadır. Bir başka açıdan baktığımızda yaşanan karmaşalar Nur dairesinin azametini ve sahip olduğu hakikatlerin kudsiyetini göstermektedir. Geçmişte birçok ihtilâflar yaşayan ve eleklerden elenen Nur dairesi bugün de birçok ihtilâflara –aslında imtihanlara- maruz kalmaktadır. Bu hakikati, Leyle-i Mi’rac’da ruhu kanatlandırıp, kalbi derunî lezzetler ile buluşturan “Mi’raç Risalesi” penceresinden bir kez daha görme imkânım oldu.

Mi’raç Risalesi’nin ikliminde gezinirken bir kez daha anladım Nur Risalelerinin kıymetini…  İmanî hakikatleri bu derece vazıh ve kolay bir surette isbat etmek ve göstermek hangi esere nasip olmuştur? Hiçbir dünyevî meta ile ve felsefe ile huzur bulmayan ruh “Ne şarkın ulûmundan ve ne de garbın fünunundan olan” bu eserlerle sükûna ve feraha kavuşur. Kalp “lezzet-i imaniye” ile saadetlenir. Dünyada Cennet iklimini aralarsınız Nur Risalelerini bir lâhza dahi mütalâa etseniz hakkında birçok senakâr yazılar yazılması onun bu senalara ihtiyacı olduğu için değildir; bu iman pınarından içenlerin onun hakkında yazma gereği duymasındandır. Yazıldığı ve sena edildiği için okunmaz, okundukça yazılır ve sena edilir… 

Risalelerin bu asır için “bin tiryak hasiyetinde mücerrep ilâçlar” hükmünde olmasındandır ki Nur dairesinde bu derece fazla ihtilâflar vuku bulur, karmaşalıklar tükenmez ve daima onunla müsbet veya menfî meşgul olunur. Zira Nur Risalelerinin verdiği tahkiki iman meyvelerini ve marifetullahı hiçbir eser vermiyor. Bu durum daire-i Nuriyenin azametini ve kudsiyetini gösterir… Bu hakikatlerin derununu ve azametini anlayan eh-i dünya elbette cemaatimizdeki tesanüdü bozmaya çalışacak ve şakirtleri arasında fitne tohumları atmaktan hiçbir zaman geri durmayacaktır. Zira “meyveli ağaç taşlanır…”

Üst paragrafta bahsettiğimiz hakikate Nur Risalelerinin satırlarında çokça şahit oluruz. Nur dairesi hizmetlerine başladığında zındıka komitesi de Nur Cemaatine karşı açıkça cephe almış ve aleyhinde çalışmalara başlayarak onu susturmaya çalışmıştır. Nurlara “vatana, millete muzır” bahanesiyle açıkça saldıran bu gizli komite bu yöntem ile başarılı olamayınca cepheyi değiştirir ve “Din perdesi altında bâzı safdîl hocaları veya enâniyetli sofî meşreblileri” kullanarak Nurların tesirlerini kırmak ister. (Emirdağ Lâhikası, 90) Üstadımız yine başka bir mektubunda “Hapishaneye masonlar tarafından kardeşlerin arasına ihtilâf vermek için bir casus gönderildiğini” beyan eder. (Şuâlar, 279) Başka bir mektupta ise “Has kardeşlerin arasına soğukluk ve ihtilâf vermek için üç adamın tayin edildiğini” söyleyerek Nur şakirtlerini ikaz eder. (Şuâlar, 430) Zehirlenmeler, hapisler, sürgünler… Bunların hepsi Nur Cemaati’nin elindeki azim hakikati gösteren birer delil değil midir? 

Nur dairesine olan açıkça düşmanlığın bir fayda vermediğini gören ehl-i dünya, başka suretler ile Nur Talebelerini aldatmaya ve onları Nur dairesinden koparmaya çalışmışlardır. Üstadımız bu desiselerin başlıcalarını “Hubbu cah, hiss-i havf, tama, milliyetçilik damarı, enaniyet, tembellik ve tenperverlik” olarak ifade eder. (Mektubat, 699) Nur kardeşlerin arasına “soğukluk ve ihtilâf” vermek de Nurlarla savaşmanın sıkça kullanılan bir yöntemidir.

Nur dairesi, iman ve küfür savaşının açıkça yaşandığının ahir zamandaki şahidi ve en bariz numunesidir. Yukarıdaki örneklere Lâhikalarda o kadar fazla yer verilmektedir ki bu ihtilâflı zamanlar için “Tesanüd Risalesi” isimli bir mecmua çalışması dahi yapılabilir. Üstadımız birçok hakikati nazara vererek bu imtihanlar karşısında metanetimizi muhafaza etmenin yollarını göstermektedir. “Münakaşasız meşveret, kusuruna bakmamak, hiddet yerinde hürmet etmek, itiraz yerinde yardım etmek, tesanüdü muhafaza, rekabetten tahaffuz, itidal-i dem, ihtiyat, tahammül etmek, ikiliğe meydan vermemek, dokunaklı konuşmamak, terk-i enaniyet…” gibi altın kıymetindeki hasletleri yaşamak bu hassas zamanda en ehemmiyetli vazifemiz olmalıdır.

Unutmayalım ki “Beşaret-i Aleviyeye, Keramet-i Gavsiyeye ve İşarat-ı Kur’âniyeye” mazhar olan nuranî eserler ile muhatap oluyoruz! Dün olduğu gibi bugün de meyveli ağaç taşlanıyor. Bu yüzden bize düşen böyle hassas zamanlarda Nurun Kur’ânî düsturlarına daha fazla sarılmak ve ye’se düşmeden hizmetimize bakmaktır.

Okunma Sayısı: 2031
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    9.6.2016 19:40:53

    Evet, tesanüd Risalesine bugün şiddetle ihtiyaç olduğu gibi, mertlik ve vefa,istikrar, hakta sebat ve metanet ve sadakat,risalelerine de ihtiyaç vardır. Çünkü bu vasıfların zedelenmesi neticesinde ihtilaflar,nizalar meydana çıkıyor. Onun için bunların sağlam ve derin tesis edilmelerine şiddetle ihtiyaç vardır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı