Risale-i Nur ve onun Müellif-i Muhteremi Bediüzzaman Hazretleri’nin her devirde muhalifleri ve muarızları olmuştur.
İman dâvâsını hayatının gayesi edinen Üstad Hazretleri, dâvâsı için yıllarca çile çekmiş, eza ve cefaya maruz kalmıştır.
Ama o, maruz kaldığı bütün mağduriyetlere ve mah kûmiyetlere rağmen, Risale-i Nur’un hukukunu muhafaza adına kimsenin önünde eğilmemiş, hiçbir güç karşısında geri adım atmamıştır. Hep hakkın hatırını âli tutmuş, hiçbir hatıra feda etmemiştir.
İlk zamanlar Risale-i Nur’a ve Bediüzzaman’a en büyük saldırılar, küfür cephesinden geliyordu. Risale-i Nur, elmas kılıcıyla bu hücumları def etmiş, “küfrün belini” kırmıştı. Son yıllarda bu hücumlar, daha ziyade iman cephesinden gelmeye başladı. Her ne kadar biz bunlarla meşgul olmak istemesek de, gittikçe saldırılarının dozunu arttırıyorlar. Özellikle, Risale-i Nur’un ve Bediüzzaman Hazretleri’nin tavizsiz savunucusu olan Yeni Asya Gazetesi’ni ve onun muhterem okuyucularını hedef alıyorlar. En çirkin iftira ve isnatlarla onları karalamaya, hizmetlerini engellemeye çalışıyorlar. Halbuki, Yeni Asya kadar Risale-i Nur’dan bahseden, bu eserlerin neşredilip okunmasını sağlayan, Bediüzzaman Hazretleri’nin resmini klişe yaparak hergün eserlerinden bir bölüm yayınlayan, böylece vatan sathını bir Nur dersanesi haline getiren başka bir yayın organı ve cemaat yoktur. Bugün dünyada en çok okunan eserler arasında Risale-i Nur Külliyatı da bulunuyorsa, bunun en büyük sebebi, Yeni Asya Gazetesi ve onun sadık okuyucularıdır.
Risale-i Nur hizmetinde samimî olanların tesbit edilmesi için en ufak bir musîbet kâfi gelmektedir. Nitekim 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra bazı mütedeyyin insanların Risale-i Nurlar’ı ve hadis, cevşen gibi dinî eserleri çöpe attıklarını gördük. Bunlara sahip çıkan ve çöplerden bu eserleri toplayan yine Yeni Asya mensupları olmuştur.
Simav Temsilcimiz rahmetli Süleyman Bayşu, o günlerde şu mesajı paylaşmıştı: “Bir teklifim olacak. Risale-i Nurlar’ı sokağa / çöpe atmayın. Bana özelden mesaj atarsanız ben eserlerimize sahip çıkmaya talibim. Belirleyeceğiniz yerden almaya/aldırmaya hazırım. Lütfen bu mesajımı değerlendirir misiniz? Bu vesileyle o eserlerin tekrar istifadeye sunulmasına vesile olabiliriz.”
Risale-i Nur’un hukukunu ve izzetini muhafaza etmek işte böyle olur.
Risale-i Nur’un devlet tekeline alınmaması için Yeni Asya’nın verdiği destansı mücadele unutulmamıştır. O günlerde de yine bazı Nurcu kardeşler devlet tekelini savunmuş, “işte diyanet basıyor, daha ne istiyorsunuz” diye bize karşı gelmişlerdi. Bir kaç eseri basan Diyanet, gerisini getirmedi ve bu hususta Yeni Asya’nın ne kadar isabetli bir tavır içinde olduğu anlaşıldı. Üstelik, diyanetin ilk baskısı olan “İşârâtü’l-İ’câz” adlı eseri miting meydanlarında sallayarak “Üstadın vasiyetini biz yerine getirdik” diyenlerin de, daha sonra bu vasiyeti unuttuklarını gördük.
Zaman bize gösterdi ki, Risale-i Nur’un hukuku, siyasetle değil, samimiyetle ve sadâkatle savunulur.