"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Talebesinin Bediüzzaman ile ihlas tartışması! (1)

Abdurrahman AYDIN
27 Ekim 2019, Pazar 00:18
İman ve Kur’ân hizmetinin üssü’l-esası olan “İhlâs” hakkında, aşağıda Üstadıyla tartışan! (temsilî) bir talebesi vardır.

Bu talebenin fikir, çözüm veya hüküm üretirken beyninin, Risale-i Nurun -ve bilvasıta vahyin- güncel ve orijinal işletim sistemiyle çalışmadığı, belki bazı İslâm ülkelerinden kopyalanmış, güncel olmayan, üstelik sömürgeci ülkelerin virüs bulaştırdığı bir sürümü kullandığı, hatta bazen dinsiz felsefenin hipnozunun etkisinde kaldığı, yaptığı itirazlardan ve bu itirazlara Üstadın verdiği cevaplardan anlaşılacaktır. Bu açıdan bu diyalog, bir yönüyle Şeytanın sağdan yaklaşmasının örneklerini de ihtiva etmektedir.

Aşağıdaki bu kurgusal tartışma, aynı zamanda din hizmeti görüntüsü altında dünyevî hedeflere kayma veya şer odaklarına alet olma gibi hizmetin safiyetini bulandıran etkenlere karşı, bu kanalları tıkayan ve halis din hizmetinin korunmasını sağlayan ölçüleri ihtiva etmektedir. Esasen Kur’ân ve Sünnete dayanan bu ölçülerle Bediüzzaman Hazretleri’nin, Hz. Hasan (ra) Efendimiz’den bu yana, tasavvufî ekoller tarafından bağlı kalınan değerleri ve din hizmetiyle ilgili geleneksel ana çizgiyi devam ettirdiği de görülecektir.

Kur’ân ve sünnete ve bu ikisi etrafında oluşan sünnî geleneğe dayanan prensiplerine karşı, Risale-i Nurlar’a açıkça itiraz edilmese de, bu prensiplerle ilgili, bilhassa içtimaî konularda, bazılarınca benimsenmeyen veya kavranamayan o kadar çok konu/örnek vardır ki, biz bu üç yazı dizisinde numune nevinden sadece birkaç tanesini zikredeceğiz.

(Temsilî talebenin iddialarına karşı Üstadın sözleri özetlenerek, ama gerekli yerlerde konunun insicamı için araya parantez içinde kısa ilâveler koyarak alınmıştır.)

Talebesi -Müslümanlar zaruret içinde fakir oldukları için eziliyorlar. İman ve ahlâkı tahrip edenler güçlüler. Onlara karşı biz tamircilere, hizmet için, başta maddiyat olarak büyük bir kuvvet lâzım. 

Bunun için, mer’î hukuka uygun olmak şartıyla ne lâzımsa yapmalı, zenginleşmeye ve her bakımdan güçlenmeye çalışmalıyız. Bunda zarûret var. Zarûretler haramları helâl kılar. Malûm, haklı olan değil, güçlü olan kazanıyor.

Üstad- Kuvvet haktadır ve ihlâstadır. 1 (Kur’ân şakirdinin de) nokta-i istinadı kuvvete bedel haktır. 2 (Dinsiz Felsefenin şakirdi gibi) “Kuvvette hak vardır” derseniz zulmü manen alkışlamış, zalimleri teşci etmiş 3 olursunuz. (Kuvvet arıyorsanız) En büyük bir kuvvet, en metin bir nokta-i istinad ihlâstır. 4

(Hizmet için kuvvet elde etmek eğer) gayr-i meşrû tarik (ile olsa, o zaten), zıdd-ı maksûda gider. 5

(Meşrû tarik ile olsa bile yine de kazanmaya değil, ihlâsa odaklan!) “Velâ teteemmer alâ seyyidike! (Efendine âmirlik taslama!) 6 Ben de Celâleddin-i Harzemşah gibi “Benim vazifem hizmet-i imaniyedir. Muvaffak etmek veya etmemek Cenab-ı Hakk’ın vazifesidir” deyip ihlâsla hareket etmeyi Kur’ân’dan ders almışım.7

(Maddiyata gelince) ehl-i dünya, parasını ucuz vermez, pek pahalı satar. Size verilen o gayr-i meşrû para, sizden ona mukabil bin kat fazla fiyat isteyecek. Hem her bir saati size ebedî bir hazineyi açabilir.  hizmet-i Kur’âniyeye set çekebilir veya fütur verir. 

(O yüzden) Böyle acip bir zamanda şüpheli mallarda, zarûret derecesinde iktifa etmek lâzımdır. 8 Ekmek yemek, yaşamak gibi zarûrî ihtiyaçlar haricinde başka hangi zarûret var? 9

Talebe-  Ama bu zamanda i’lây-ı kelimetullah maddeten terakkîye mütevakkıf değil mi?

Üstad-  (Elbette) Bu zamanda i’lây-ı kelimetullah maddeten terakkîye mütevakkıf ve medeniyet-i hakîkiyeye girmekle i’lây-ı kelimetullah edilebilir. Elbette âlem-i İslâmın şahs-ı mânevîsi o kat’î emri (olan i’lây-ı kelimetullahı), istikbalde tam yerine getireceğine şüphe edilmez. (Lâkin, medeniyeti almak ve maddeten terakki etmek lâzım geliyor diye bazı) ahmaklar o seyyiatları, o sefahetleri mehasin zannedip malımızı harap ettiler. Ve dini rüşvet verip dünyayı da kazanamadılar. 10

Talebe- O halde maddî kaynak olarak zengin ve hayırsever Müslümanların helâl kazançlarından yardım istemeliyiz. Malûm, hizmet maddiyat olmadan yapılamıyor. Yardım istersek hibe, teberru şeklinde yardım edecek çok zengin var. Hem onların da bu hayırlı hizmetlere katılmalarını sağlamış oluruz.

Üstad- Risale-i Nur’un meşrebi ızhar-ı hâcet etmemek ve ehl-i dünyanın cemaatlerindeki o sû-i istimal edilen iâneler toplamak gibi başkalarının malî yardımlarını istememek ve dünya menfaati için mukaddesatı âlet edenlerin nazarında ihlâs zararına “ver” dememek, belki istemeden verilse ve kabulü rica edilmek şartıyla alınmaktır. Yoksa bu kadar rakipler karşısında Nurlar’ın halis ve sâfî mesleğini muhafazası müşkül olur. Her merkez, kendi muhitinde, istenilmeden verilen yardımlara kanaat edip idare etsin. 11

Talebe-  Bence dünyevî makam ve rütbeler hizmet açısından çok önemlidir. Oraları bizim doldurmamız lâzım. Makamımız yüksek olursa etki alanımız ve imkânlarımız genişler. Hizmetimiz de o oranda etkin, etkili ve çok olur.

Üstad- (Bir zaman beni dünyaya alıştırmak için 300 lira maaşla bir köşk tahsisi, mebusluk, Diyanette müşavere azalığı ve şark umûmî vaizliği teklifleri yaptılar, ama ben hepsini reddettim.) Eğer ben o teklifi kabul etseydim, hiç bir şeye alet olamayan ve tâbi olmayan ve sırr-ı ihlâsı taşıyan Risale-i Nur meydana gelmezdi. 12 (Dünyevî rütbelere sahip olduğum dönemde) yirmi seneden fazla kendi memleketimde ve İstanbul’da ettiğimiz hizmet-i ilmiye ve dîniyeye mukabil, burada, sizinle yedi sekiz senede yüz derece fazla edildi. 13

Hem Nur’un mesleğinde hiçbir cihette benlik, şahsiyet ve şahsî makamları arzu etmek, şan ve şeref kazanmak olmaz. Nurdaki ihlâsı bozmamak için uhrevî makamât dahî bana verilse bırakmaya kendimi mecbur bilirim. 14 Dünya cihetinde hakaik-i imaniyenin neşrindeki vazifedar, makam sahibi olsa, daha iyi tesir eder denilebilir. Bunda da iki mani var... 15

Merâtib-i dünya, nokta-i nazarımda pek ehemmiyetsiz olmakla beraber, senin gibi mertebesini hizmet-i Kur’ân’a medar edenler için, minnet altına ve zillete girmemek şartıyla hoş görüyorum. 16 (Ancak şunu unutmayın ki) dünyevî rütbeler kabir kapısına kadardır! 17 (Devam edecek)

Dipnotlar:

1- 21. Lem’a, 3. Düsturunuz. 2- Sözler, Lemaât, Bir meclis-i misâlîde. 3- 30. Söz, 1. Maksat. 4- 21. Lem’anın başı. 5- Sözler, Lemaât. 6- Münâzarât, Zindan-ı Atâlet Sebepleri. 7- Emirdağ Lâhikası II, 246 8- 19. Lem’a, 4. Nükte. 9- Emirdağ Lâhikası II, 246. 10- Hutbe-i Şâmiye, 1. Kelime. 11- Gayr-i Münteşir Emirdağ Lâhikası I. 12-12. Şuâ, 648. 13- 21. Lem’a, 3. Düsturunuz. 14- Tarihçe-i Hayat, Afyon Hayatı. 15- Hizmet Rehberi, 247. 16- Barla Lâhikası, 392. 17- 16. Mektup, 5. Nota.

Okunma Sayısı: 4672
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Züleyha

    27.10.2019 21:20:59

    Muhavere hayali de olsa (akla gelebilecek sorular) cevapların Risale-i Nurdan olmasıyla anlaşılıyor ki. Bediüzzaman hz talebelerini 'acaba' da bırakacak hiç bir boşluk bırakmamış. Bundan da anlaşılıyor ki, Risal-i Nur'u kelime kelime okumak gerekiyor.

  • Necati

    27.10.2019 12:24:22

    Ihlas ile ilgili ne kadar tahşidat yapılsa o kadar iyidir. İhlas ve uhuvvet risalelerinin derli toplu şerh ve izahlarına ihtiyaç her zamankinden daha çok var. Mehmet Çetin ağabey bu konudaki izahlarına ilâveten, sizin de böyle bir yazı serisine başlamış olmanız takdire şayandır. Tebrik ediyor, Allah 'tan muvaffakiyetler diliyorum.

  • Abdurrahman AYDIN

    27.10.2019 09:37:46

    Demekki neymiş? Her sakallı olan dedemiz değilmiş. Kırmızı başlığıyla kızı kandırmak isteyen kurt misali, her kırmızı başlıklı ya da alıntılı fikir nur değilmiş. Sahabe, Allah'ın elçisinin sözünü bile sorguluyor ve "Bu bir vahiy mi, yoksa kendi fikriniz mi ya Rasulallah?" diye soruyordu.

  • Mehmet Çetin

    27.10.2019 08:14:28

    Abdurrahman kardeşimi tebrik ediyorum. Muhteşem bir derleme olmuş, eline sağlık. Rabbim, enfüsî âlemimizde tesirini halk eylesin. Amin. Devam...

  • Abdulbaki Çimiç

    27.10.2019 07:21:25

    Maşallah, barekallah. Risâle-i Nur meslek ve meşrebinin en temel prensiplerini ihtiva eden bu çalışma zaruret derecesinde mühim bir mevzudur. Abdurrahman hocamızı tebrik ediyoruz. Devamını merakla bekliyoruz inşallah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı