“Dileğim, bir haksızlık varsa bunun âcilen düzeltilmesidir. … pek çok sorunlu kişinin masum gösterilmeye çalışıldığı bir yerde şehit ağabeyi Mümtaz’er Türköne’nin dâvâsı tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir.”
Biz de Cumartesi günkü yazımızda bu değerlendirmeyi eleştirmiş ve “Devlet keşke hak eden herkese sahip çıksa” deyip Anayasa Mahkemesi’ne ve Yargıtay’a yolunu göstermiştik.
Milliyet’ten Önder Yılmaz’ın haberine göre Bahçeli önceki gün milletvekilleriyle basına kapalı yaptığı toplantıda bu konuda şu ek açıklamayı yapmış:
“Kılıçdaroğlu Adana’da meydanda Altan kardeşler, Ilıcak ve diğer isimleri tek tek söyleyerek ‘burada’ dedirtirken, Türköne’nin ismi bile anılmıyor. Neden anmıyorlar, sahip çıkanı yok, ama Demirtaş’ın ismi dillerden düşmüyor. Türköne ile bizim yollarımız ayrılmış, bize yönelik ağır eleştirilerde bulunmuştur. Abant toplantılarına katılan bir isimdir. Ancak bizim şehidimizin kardeşidir. Biz, ‘suçsuzdur, FETÖ ile teması olmamıştır’ demedik, beraatini istemedik ki. Suçu neyse bir an önce âdilane şekilde yargılanıp dosyası dikkatlice karara bağlansın istiyoruz.”
Bu gün bu cümlelerde dışa vurulan niyeti sorgulayacağız. Yani maksadımız niyet okumak. “Bu yanlış değil mi” demeyiniz. Biz mahkeme değiliz. Niyet okumamız caizdir, en azından hoş görülmelidir. Hem niyeti kötü okumayacağız, iyi niyet okuyacağız!
Bahçeli’nin, “Abant toplantılarına katılan bir isimdir. Ancak bizim şehidimizin kardeşidir” cümlesi ne demektir?
Biz katılmadık. Dâvet de edilmedik. Ama soruyoruz: “Abant toplantılarına katılma suçu” diye bir suç mu vardır? Varsa bu suçluların ne kadarı yargılanmıştır? Ne ceza almışlardır? Katılmış olan, ama henüz yargılanmayanlara sıra gelecek midir? Gelecekse ne zaman gelecektir?
Bir “FETÖ” sanığının “ülkücülerin şehidinin kardeşi” olması bu sanığın yargılamasını ne kadar ve ne yönde etkilemelidir? Bu dâvâlarda ve diğer dâvâlarda hâkimler sanıkların ve akrabalarının sosyal ya da manevî mertebesine ne kadar değer atfedecektir?
Bahçeli ayrıca şunu da söylemiş:
“Biz, ‘suçsuzdur, FETÖ ile teması olmamıştır’ demedik, beraatini istemedik.”
Bu cümlenin mefhum-u muhalifi şudur: “Suçludur, FETÖ ile teması olmuştur.” Bunun arka planındaki zihnî kayıttan çıkan anlamı ise şudur. “FETÖ ile teması olan suçludur!”
Bu cümledeki “FETÖ”nün neyin kısaltması olduğunu da hatırlamaya çalışarak şu soruların cevaplarını da düşünelim:
Fethullah Gülen ile ve onu temsil eden kişilerle bilhassa hangi siyasilerin, hangi bürokratların ve hangi gazetecilerin ne zaman, ne biçimde “temas”ı olmuştur?
Temas kuranlar bu sebeple suçlu mudur?
Burada esas mesele şu olmalı değil mi?:
“Cemaati, kurdukları suç örgütü için kullananlar ve bilerek onların ortağı olanlar suçludur.”
Keşke yargı bu ayrımı yapabilse. Hem toplum ve siyaset ve hem de yargı o kadar rahatlar ki...
Hiçbir somut suçu ortaya konulmadan sırf fikri ve tavrı sebebiyle ya da cemaat bağlantısını gösteren deliller yardımıyla terör örgütü üyesi sayılıp en az altı sene ceza alanları yeniden düşünmeye başlarız. Çok da iyi olur.