Üstad’a aşık ruhlar var.
Barla’da Eskişehir’de Afyon’da
Orada, burada, şurada
Her yerde
Üstada yanık canlar var
Onu özleyen sevenler var.
Onu sevenler olduğu gibi o da onu sevenleri seviyor.
Bir kitabın satırlarıyla konuşuyor bizimle.
Aziz diyor
Sıddık diyor
Sebatkâr diyor, cevval diyor
Kardeşlerim diyor
Kardeşlerini seviyor sayıyor
Konuşuyor bizimle
Adeta sohbet ediyor.
Risale-i Nur satırlarını okuyan herkes bir nebze de onunla konuşuyor. Üstada ders arkadaşı oluyoruz yani. Bazen yalnızken ders okuduğumuzda kendimizi yalnız hissetmeyelim, Üstad da bizim ders arkadaşımız. Dersi beraber okuyoruz. Beraber ders alıyoruz. Birbirimize kardeş oluyoruz. Risale: Velhasıl. Birimiz şarkta, birimiz garpta da olsak biz yine beraberiz. Sohbetimizde suri muhabbetin önemi yoktur diyor. Mesleğimiz Haliliye olduğu için meşrebimiz de hillettir. Hillet ise en yakın dost, en civanmert arkadaş olmak iktiza ediyor.
Risale-i Nur satırlarını okurken böyle düşünmek daha bir keyif, ünsiyet veriyor.
Bazen de 50 sene sonra gelecek olan nesli atiye sesleniyorum diyor. Muhatap olmalıyız. O zamandan, bu zamana bize sesleniyor. O zamandan bu zamana, bizimle kardeşlik yapıyor. O zamandan bu zamana, Bediüzzaman’ın (ra) kardeşliği devam ediyor.
Yani Risale-i Nur rahle-i dersinde beraber ders arkadaşı oluyoruz Üstadımızla...
Son söz: Sureten görüşmediğimizden merak etmeyiniz. Bizler manen her zaman görüşüyoruz. Benim ehemmiyetsiz şahsıma bedel, Nur’dan elinize geçen hangi Risaleyi okusanız veya dinleseniz, benim âdi şahsım yerine Kur’ân’ın bir hâdimi haysiyetiyle beni o Risale içerisinde görüp sohbet edersiniz. Zâten ben de sizinle bütün duâlarımda ve yazılarınızda ve alâkanızda hayalimde görüşüyorum ve bir dairede beraber bulunmamızdan her vakit görüşüyoruz gibidir. (Şuâlar, s. 489)