Ama bizim bahsedeceğimiz ziyafet, Ramazan’da olsa da maddî bir ziyafet değil, kalp ve ruhların açlığına çekilen bir ziyafet, Nur ziyafeti…

Maddî ziyafetler, kısa dünya hayatına kalori ve güç kazandırırken manevî ziyafetler, ebedî hayatın sağlığına güç ve sağlık kazandırmaktadır. Şüphesiz hayata hizmet içinde en büyüğü fani hayatı baki hayata tebdil edecek olan iman hizmetidir.

Bu gerçeği kavramış bulunan fedakâr kardeşimiz Yılmaz Bey, her Ramazan’da maddî ziyafetlere masraf yapma yerine, Risale-i Nur Külliyatı’ndan takımlar halinde hediye paketleri dağıtmayı tercih ediyor. Fakir ve muhtaçlara verilen ziyafetin başında durup onların memnuniyetini gören zenginin aldığı manevî zevk gibi o da Külliyatı elde edip de ondan ebedî saadetin anahtarı olan iman nimetini elde edenlerin teşekkürlerini duydukça tarifsiz lezzet alıyor.    

Bu yıl, ziyafete katılıp hediye Külliyat kazanmanın şartı, Tarihçe-i Hayatı baştan sona okumak olarak belirlendi. Tarihçe-i Hayatı okuyan yarışmaya girme hakkı kazanıyor. İstanbul’dan telefonla yarışmayı yöneten emekli eğitimci Feyzi Bey’e telefon açıyor. Feyzi Bey’in Tarihçe-i Hayat’tan seçip sorduğu suallere tam cevap veren okuyucu, bütün Külliyatı kazanma hakkını elde ediyor. Adresi alınan yarışmacıya Yeni Asya Yayınları’ndan tam takım bir Külliyat gönderiliyor. Bu yıl bu yolla tam 185 takım Külliyat muhtaçların eline geçti.  

Bu faaliyetin güzel tarafı, Külliyattan haberi olup da biraz arasını açmış olan veya okumayı yavaşlatmış olanların bitkisel hayattan ayılan hasta gibi yeniden Nurlar’la tanışmasıydı. Bu yarışma ile Tarihçe-i Hayatı yeniden okuyanların, yeniden ateş almışçasına Nur’a sarılmaları, hatta bazıları ‘Allah razı olsun beni yeniden Nur’la tanıştırdınız’ diye ağlayarak hissiyatını dile getirmiş olmalarıydı…

Hülâsa Nurlar’ın muhtaç ellere ulaşması için yeni yollar aramak ve her vesileye başvurmak gerekiyor. Evet, daima hareket, daima faaliyet yılmadan, yorulmadan, bıkmadan, usanmadan…

Bu güzel faaliyetin müsebbiplerinden Allah razı olsun…