İyi yetiştirmeliyiz çocuklarımızı bunu hepimiz biliyoruz, ama olmuyor.
Bir yerde bir hata mı boşluk mu bi şey var. Evet galiba bir boşluk var sanki, çünkü insan boşlukta kaybolur. Kafası boş, hayatı boş, kendi boş ve boş insanlarla gezer, boş işlerle uğraşır.
Uğraşır yine boşluk hisseder dolduramaz o boşluğu boş işlerle. Çünkü hepsi boş. Zekâsı müsaade ederse anlar bir gün yerine bir şeyler koyar ve toparlar, ama eğer etmezse iradesi, kapasitesi de yoksa, ki mümkün değil, çünkü iradesini kullanabilmiş olsaydı zaten vicdanı onu gün ışığına çıkarırdı, işte o zaman vay haline ve halimize...
Allah’ım! Şerri şer olarak göremeyenlerden, aklını toparlayıp hayatına yön veremeyenlerden, insanların eşref-i mahlûkat (yaratılanların en şereflisi) olduğundan haberi olmayanlardan, kendisine yapılmasını istemediği birşeyi başkasına yapmamayı öğrenmemiş, kendisine insanlık ilkesi olarak içselleştirmemiş ve vicdanının sesini boş işlerle susturmuş, fıtratını bozmuş mahlûkatının bütün şerrinden bütün dünya için Sana sığınır, Senden medet isterim! Ya Rahman Ya Rahim Ya Hafîz bizleri muhafaza eyle. Amin, amin, amin.
Ama gelelim şu boşluğa. Boşluk nedir? Kendi kendine oluşmaz. Bir eksikliktir. Doldurulması gereken bir yer. Birileri tarafından doldurulması gerekir. Bir ev yaparken ustanın koyduğu bir tuğla. Bir kitap yazarken yazarın doldurduğu sayfalar. Bir terzinin dikiş yaparken birbirine tutturduğu iki parça. Hiçbirisi boşluk, eksiklik kabul etmez. Bir tuğlanın eksikliği evi yağmur ve rüzgârdan koruyabilir mi? Kitapta eksik bir sayfa hikâyenin anlamını kaybeder.
Bir elbisenin yırtığı elbiseyi kullanılamaz hale getirir. Bunun gibi, aile içinde çocuk yetiştirirken, özellikle bizim kültürümüzde baba rolü eksikliği veya yetersizliği bunun gibi boşluklar, kişilik oluşumunda delikler acarak ciddî davranış bozukluklarına yol açabiliyor.
Bugünkü tembelliğimiz, rahati tercih etmemiz, cocuklarımızı ötelememiz yarınki feryatlar olmasın!