Suriye iç savaşı 8.5 yıl önce başlamadan, IŞİD diye bir örgütün de esamesi okunmuyordu, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra sahneye sürülüp Usame bin Ladin’in öldürüldüğünün açıklanmasını takiben adı telâffuz edilmez hale gelen el Kaide’nin türevleri olarak nitelenen diğer silahlı örgütlerin de.
Aynı şekilde, PKK’nın Suriye kolu olarak tanımlanan PYD-YPG’den de söz edilmiyordu.
Ne zaman ki, Risale-i Nur Enstitüsünce organize edilen “100. yılında Hutbe-i Şamiye” konulu kongre için 2011-Mart’ının son haftasında Şam’a gittiğimizde ilk işaretleri beliren iç savaş patlak verdi ve hızla alevlendirilip büyütüldü; yüzlerce silahlı örgüt peydahlanıverdi.
Şam rejimini devirme hedefiyle silaha sarılan bu örgütlerin kimler tarafından kullanılıp yönlendirildiği hâlâ belirsizliğini koruyor.
Bunların içinde en fazla öne çıkarılıp meşhur edilenler, bir ara dehşet verici kafa kesme seanslarıyla gündeme gelen IŞİD ve ona karşı mücadele gerekçesiyle ABD tarafından desteklenmeye devam edilen PYD-YPG...
Bunlar ve diğerleri iç savaşın ürünleri.
Peki, Suriye bu iç savaşa nasıl sürüklendi?
İlk kıvılcımı Tunus’ta yakılıp Libya, Mısır, Yemen gibi ülkelere sıçrayan ve bu ülkelerdeki miadını doldurmuş diktatörlerin sonunu getirirken bazılarında “sıfır kilometre” yenilerini ikame edip diğerlerini de derin bir kargaşaya sürükleyen “Arap baharı”nı buraya da taşıma hesaplarıyla süreç başlatıldı.
Türkiye’yi yönetenler de maalesef bu senaryoda sahne aldılar. Daha evvel çok iyi ilişkiler kurup hızla geliştirdikleri ilişkileri âni bir manevra ile tahrip edip, “Esad’ı devirme” hedefiyle silahlı muhalefete aktif destek verdiler.
Sonraki süreçte, büyümesine bu şekilde katkıda bulunduğu iç savaş bataklığında türeyen bu örgütler Türkiye’nin de başına belâ oldu.
Keza “Esad’ı devirsin” diye ısrarla çağırdığı ABD’nin bu davete “IŞİD’le mücadele” gerekçeli olarak cevap vermesi ve yine aynı gerekçeyle PYD-YPG’ye yoğun destek vermesi, Türkiye’yi bir başka tehditle daha karşı karşıya getirdi.
Gelinen nokta, bu sebeplerin doğurduğu bir sonuç. O sebepleri sorgulamadan yapılacak değerlendirmeler ve hele iç kamuoyuna yönelik hamasî söylemler eşliğinde, ilgili zeminlerde tartışılmadan atılacak adımlar, ülkeyi yeni badirelere sürükleyebilir. Dikkat!