Ön plânda bir askerî cuntanın göründüğü 12 Eylül Darbesi’nin üzerinden kırk yıla yakın bir zaman dilimi geçti.
Aradan bunca zaman geçmiş olmasına rağmen, hem zalimâne, hem de münafıkane karakterli olan bu militarist darbenin sebebiyet verdiği yaralar hâlâ tedâvi edilemediği gibi, sebebiyet verdiği yıkıntılar, molozlar, süprüntüler de temizlenebilmiş değil.
O tarihten şimdiye kadar gelip giden hükümetlerin hemen tamamı, darbenin yol açtığı pisliklerin üzerine oturdular veya oturmak durumunda kaldılar...
Bu meselenin, şüphesiz uzun uzadıya konuşulacak birçok yönü var. Fakat, biz 12 Eylül Darbesi’nin büyük günahları arasından seçtiğimiz ve hiç unutulmaması gereken birkaç tanesini burada kısa maddeler halinde hatırlatmak istiyoruz. Şöyle ki:
* * *
Cuntacıların, âdeta sipariş üzerine hazırlatmış oldukları militarist Anayasa, gayet baskıcı ve tek taraflı bir propaganda ile halka dayatıldı. Referandumla birlikte, Evren Paşa da tek aday olarak Cumhurbaşkanlığına getirilmiş oldu.
* * *
Daima iktidar olabilme potansiyeline sahip olan “Demokrat misyon”a en ağır darbeyi vurdu. “İlkesel siyaset” yerine “kişisel siyaset”in önünü açtı. Seçmenin hür iradesini, şahısların ve parti liderlerinin insafına ve inisiyatifine bıraktı. Siyasî fikir, düşünce ve kanaati “futbol takımı tarafgirliği” seviyesine indirgedi. Kök ve asâlet gerektiren kimlik siyasetini, hastalıklı bir fanatizme kurban etti... Bu sinsî hastalık, aktif virüs gibi siyasetin ve diplomasinin dengesini bozmaya maalesef devam ediyor.
* * *
Türkiye tarihinde eşi-benzeri görülmedik bir terör örgütü ve terör eylemlerinin hayatımızı Cehenneme çevirmesi, yine aynı darbecilerin sayesinde oldu. 12 Eylül İhtilâlinden önce legal veya dağınık vaziyette bulunan derneklerin, örgütlerin tamamı kapatıldı. Adeta meydan bütünüyle illegal ve içinde kanlı şiddeti barından bir örgüte, yani PKK’ya bırakıldı.
* * *
Darbe hareketiyle birlikte, siyaset dünyası gibi sivil toplum grupları ve kuruluşları da darmadağın edildi. Aynı meslek ve meşrepte olanların bile araları açıldı. Yıllar yılı dost ve kardeş geçinenler, bölündüler, yer yer ağır şekilde birbirini kırma raddesine kadar husûmeti tırmandırdılar. Düşman hale getirilen kardeşler, hâlâ barışmış, kucaklaşıp helâlleşmiş değiller.
* * *
Darbeciler, adâletle iş görmek ve hukukun temel prensibi olan “suçun şahsiliği”ne göre muamelede bulunmak yerine, vatandaşları toplu şekilde cezalandırma yoluna saptılar. Boğazına kadar zulme battılar.
* * *
On binlerce insanımızı doğru dürüst muhakeme bile etmeden hapishanelerde çürüten ve öldürten 12 Eylül Cuntası, binlerce insanımızı da vatanını terk etmeye mecbur bıraktı. Yurt dışına kaçanların mühim bir kısmını ise vatandaşlıktan çıkarttı.
* * *
Daha evvel NATO ittifakından ayrılan ve bundan pişman olan Yunanistan, darbe dönemi hükümetinin gafleti sayesinde tekrar ittifaka üye yapıldı. Oysa, bu türden devletler arası gelişmeler, birtakım şartlara, pazarlıklara veya bedellere bağlı olarak kabul edilmeli. Ama, hiçbir şart ve pazarlık yapılmadan, Yunanistan’a NATO’ya dönüş fırsatı verilmiş oldu.
* * *
Bir taraftan bankerler marifetiyle milletin servetini, birikimini çarçur ettiren cuntacılar, bir taraftan da ekonomide bile emir-komuta havasıyla ele geçirmiş oldukları yetkileri şahsî menfaatleri için kullanmaktan çekinmediler. Gasp ettikleri servetler ise, haramyedi mirasçılarına kaldı.
* * *
Başta gazeteler olmak üzere, her türlü basın-yayın faaliyetlerine müdahalede bulundular. Ayrıca, AA ve TRT’yi de darbe borazanı haline getirdiler.
* * *
YÖK’ün kurulması ile Senato’nun kapatılması da, yine 12 Eylül Darbecilerinin günah defterine yazılacak kamburlardır.