"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gerçek baskı ruhun nefes alamamasıdır

Dr. Nurseda Yaşar
15 Ocak 2022, Cumartesi
Son zamanlarda bir gencin yaşadığı bir hadise üzerinden milyonlarca insanın bir şekilde içinde olduğu ve ciddî istifade ettiği cemaatler, kurumlar karalama kampanyasına tabi tutuluyor.

Ben bu yazımda kendi yaşadıklarım üzerinden on binlerce gencin hayatına olumlu katkılar yapmış cemaatlerin, kurumların bu yapılan suçlamaları hak etmediğini belirtmek ve ithamları reddetmek anlamıyla düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Ben de tıp fakültesi 5. sınıfta okuyan, aynı zamanda da Nur dershanelerinde kalan bir talebeyim. Yaklaşık 4 yıl önce yazdığım “Ben Medresetüzzehra’da okuyorum” yazımı yeni duygularla ve 5 yıldır Nur dershanesinde kalmaya devam eden bir insan olarak tekrar yazmaya karar verdim.

2008’de düzenli namaza başladım, 2010’da da tesettüre girdim. Bana arkadaşlarım tarafından en çok sorulan soru nasıl kapandığım oluyordu. Bu süreçte herhangi bir baskı görmedim, sadece annem ve babamın hal dilleri ve benden önce kapanan arkadaşlarımın örnek teşkil etmesi olmuştu buna. Tabi ki neden tesettüre girdiğim ve namaz kıldığım konusunda aklıma gelen soruları her daim sordum, sorguladım ve cevaplar aradım. Çünkü kendimi ikna edemediğim bir fikri ve hali her gün yaşamak dünyanın en azap veren işi olurdu her halde. Küçüklüğümden beri Risale-i Nur derslerinin içindeydim. Haftada en az iki kere Risale-i Nur derslerine gider ve onun dışındaki günlerde de akşam çay saatlerinde annem ve babamın yaptığı dersleri dinlerdik. Ve haliyle bu sorgularıma neden Risale-i Nur okuyoruz sorusu da eklendi zamanla.

İnsan elbette nefsiyle mücadele ettiği böyle bir süreçte zaman zaman zorlanmıyor değildir. Neticede nefsine zor gelen bir adımı atıyorsun ve irade kullanıyorsun. Nefis terbiyesi denilen olgunlaşma süreci, nefsin her istediğini yaparak olacak bir süreç değildir. Hazlarını, heveslerini kontrol etmeden tıp gibi zorlu bir okulu bitirmek ve inançlı isen de Allah’ın razı olduğu bir kul olmak kolay olmasa gerektir. Bu maddî ve manevî zorlu süreçte başta aile ve sonrasında cemaat ve eğitim ortamındaki örnek insanlar size olumlu katkı yapıyorlar.

Ben de zamanla sorularıma Risale-i Nurlar’dan cevaplar bulurken ve kendi dünyamda sadece annem ve babamdan aldığım dinî eğitimle değil, ikna edici cevaplarımla özgüvenim günden güne artıyordu. Ve neden Risale-i Nur’u okuduğumu anlıyordum. Her sorunun bulduğum cevabı beni yeni sorular ve cevaplarını aramaya sevk ediyor ve daha şuurlu yapıyordu. Neticede burada da bir zorluk vardı, ama her zorluktan sonra da bir kolaylığı insan kendi hayatında hissediyordu. Okuduğum Risale-i Nurlar da ‘Zahmette rahmet vardır’ diyerek, bizi her türlü kötülüğü kaynağı olan rahata meyletmekten alıkoyuyordu.

Belki bu sürece yeni giren genç kardeşlerim vardır. Lütfen ya kendiniz ya da çevrenizde sizin sorularınızı yargılamadan cevaplayabilecek ablalar, abiler bulun. Böyle anlatınca hiç zorlanmamışım her şey tıkırında gelişmiş gibi duruyor, ama tabi ki de öyle olmadı. Bu süreçler tabi ki de kolay geçmedi, yaşamak istediğim ve yaşadığım hayatı korele hale getirmek hâlâ zorlandığım bir mesele. Ve hayatımın sonuna kadar da zorlanacağım gibi geliyor. Çünkü bence hayat bundan ibaret.

Dinimle ilgili yapmam gereken yükümlülükleri neden yaptığımın şuurunda olduğumda onları yaparken zorlanmadığımı, bu zorlanmamın bana iyi geldiğini fark ettim, bu bile benim için bir kazanımdı. Sonra üniversiteye geldim. Ailemle kalabileceğim yerler hakkında bolca konuştuk. Onlar daha önce bu süreçleri yaşamış kişilerdi. Bana tercih sundular ve yaptığımız görüşmeler neticesinde ben de Nur medresesinde kalmayı tercih ettim. Çevremdeki insanlardan bir kısmı, Nur medresesindeki sorumluluklar ile tıp fakültesi okumanın zorluklarını hatırlatıyorlardı. Ailem ise, hem iyi bir hekim hem de iyi bir insan olmak için hem okul derslerinde hem de manevî hizmetlerde olmanın faydalarını anlatırlardı. Babam bana her zaman, ‘Kızım bir şeyi canın yapmak istemiyorsa orada bir hayır vardır. Onu yap’ derdi. Ben de bunu hayatımın düsturu haline getirdim. Hiçbir zaman iman hizmetinin önüne tıp derslerimi getirmemeye çalıştım ve insanın her şeye zamanının yetebileceğini, yeter ki buna niyet etmesi gerektiğini fark ettim. Cenab-ı Hak zamanınızı bereketlendiriyordu. Ve elhamdulillah okul derslerimde de hiçbir zaman başarısız olmadım.

Dershanede yapmaya çalıştığımız şeyleri hiçbir zaman bir görev gibi görmemeye çalıştım. Bana iyi gelecek bir ilâcı kullanmak gibi bazen zorlansam da düzenli kullanmaya devam ettim. Her sabah namazından sonra yaptığımız tesbihatlar belki de en çok zorlandığım mesele oldu, ama düstur belliydi. Kendimle savaştım. Akşam bütün günün yorgunluğuyla beraber eve geldiğimizde çayımızla birlikte yaptığımız Risale-i Nur derslerini, değil eziyet ruhumuzun nefes aldığı, sancılarının azaldığı, o gün içinde yaşadığımız bir olayı muhasebe etmemize vesile olan teneffüs saatleri olarak görüyorduk. Bunu manevî kardeşlik bağlarınızın olmadığı ortamlarda bulmak pek mümkün değildi.

Hele o toplu “katılmamızın zorunlu olduğumuz” dersler, en tatlısı da onlardı. Ders günleri benden yaşça büyük, birbirinden tatlı teyzelerimin umumî dersine katılıp onlarla sohbet etmek, onların tecrübelerinden faydalanmak ve onların duâsını almanın verdiği mutluluğu ifadeye dökmek mümkün değil. Bu ortamlarda ruhlar nefes almaktadır.

Bir de genç kız Risale-i Nur dersimiz var. Kalabalık grubumuz başlı başına bir şükür vesilesiydi. Herkes arkadaşının da bu ortamlarla tanışmasına çalışıyordu. Bizim öğrendiğimiz hak ve hakikatleri sevdiğimiz arkadaşlar da öğrensin çabası ile hayat anlam kazanıyordu.

Tıp fakültesi okuyanlar bilir, Cuma günü en bitik olduğumuz gündür. Sınavlarımız genelde Cuma günleri olur ve sınavdan çıkmış da oluruz. Bir gün önce ders çalışmaktan uyumayan gözler derste apaçıktır. Ortam şahane, derste genç beyinlerin yaptığı yorumlarla yaptığımız ders sonrası edilen sohbetlerin verdiği zevkle ‘meşrû daire keyfe kâfidir’ cümlesini halen yaşıyoruz. Ve harama girmeye lüzum olmadan pek çok Cenneti lezzetlerin tadılabileceğini nefsimizde hissediyoruz. Allah bizi Risale-i Nur’a hakikî talebeler etsin inşallah.

Elbette insan kusursuz olmaz. Kurumlar da öyle. Ama pek çok iyilikleri bulunan bir insanın bir tek kusuru var diye onu nasıl arkadaşlıktan atamıyorsak, hatta o hatadan uzaklaşması için çaba sarf ediyorsak, içinde yaşadığımız ve milyonlarca gencin hayatına olumlu katkılar yapmış, hem dünyevî, hem uhrevî hayatlarını kurtarmaya vesile olmuş cemaatleri de onların kurumlarını da aynı ölçü ile ele almamız insafın bir gereğidir. Aksi durum, yani bir kişinin bir yanlışı yüzünden iyiliklerini görmemek ve o kişiyi o kurumu sürekli o hata ile değerlendirmek tam bir zulüm olur. Böyle bir durumdan kaçınmak aklın gereğidir.

Okunma Sayısı: 2313
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Buket Karameşe

    16.1.2022 00:38:00

    Maşallah kardeşim Rabbim muvaffak etsin. 5 sene ben de kaldım. Hayatımın en güzel yıllarıydı

  • Musa

    15.1.2022 19:30:36

    Allah razı olsun

  • Müjdat Bayar

    15.1.2022 08:28:49

    Elli yaşına süratle koşan biri olarak şunu diyebilirim: Üniversite yıllarıma dönebilseydim, nurlu evlerde kalırdım.

  • Müjdat Bayar

    15.1.2022 08:25:01

    Allah yolunuzu ve bahtınızı açık etsin kardeşim. Bardağın boş tarafıyla meşgul olanlar, sizin gibi gençlere maalesef kulak vermezler. Olsun, siz doğru yoldasınız. Bu, kâfi ve vafi.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı