"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Düğümlere üfleyen büyücülerin” şerrinden...

Orhan Ali YILMAZ
15 Ocak 2022, Cumartesi
Felak Sûresi’nde geçen ve gayet sarîh ve de açık bir dille, onların şerrinden, hem de kötülüğünden Allah’a sığınmamız “özellikle” emredilen ve her beş vakit namazımızda Zammı Sûre olarak, çoğu kere bu emri -belki de bilmeden, farkına varmadan, gayr-ı şuûrî- yerine getirdiğimiz bu âyetle ilgili yapılan Türkçe meâl, hem de geçmiş ve günümüz tefsirî açıklamalar, açıkçası bu büyük âyet konusunda bizleri tam tatmin etmemekte…

Müellifi tarafından “Mucizât-ı Kur’âniye” olarak isimlendirilen o muazzam Risâle olan 25. Söz’deki “Kur’ân nedir ve târifi nasıldır?” sorusuna verilen o şümûllü ve kapsamlı tarifin çok, hem de pek çok uzağında bir yerde durmakta…

Hem de, benim asıl merak ettiğim konu ise, Arapça’da, “Büyücü, Sihirbaz” anlamına karşılık gelebilecek, daha çok kullanılan, hem de herkesçe daha iyi bilinen “Sâhir, Sehhâr ve de Arrâfe” gibi kelimeler varken, İlâhi Kelâm’da neden bu deyimsel, hem de sembolik anlatımlı müteşâbih ifade tarzı tercih edilip kullanılmıştır?..

Tâ ki, Bediüzzaman Said Nursî’nin, söz konusu âyetle ilgili, asrımıza, şu bizim zamanımıza bakan o geniş ve de derin Cifir ve Ebced hesabı üzerinden “işârî tefsir, hem de yorumu”nu okuyuncaya kadar…

O, bu konuda şöyle diyor: “Enneffâsâti filukad cümlesi: -şeddeler sayılmaz- bin üçyüz yirmisekiz (1328); eğer şeddedeki (lâm) sayılsa, bin üçyüz ellisekiz (1358) adediyle, bu umumî harpleri yapan ecnebi gaddarların, hırs ve hased ile bizdeki Hürriyet İnkılâbı’nın Kur’ân lehindeki neticelerini bozmak fikriyle, tebeddül-ü saltanat ve Balkan ve İtalyan Harbleri ve Birinci ve İkinci Harb-i Umumî’nin patlamasıyla, maddî ve manevî şerlerini, siyasî diplomatların radyo diliyle, herkesin kafalarına sihirbaz ve zehirli üflemeleriyle; ve mukadderât-ı beşerin düğme ve ukdelerine gizli plânlarını telkin etmeleriyle bin senelik medeniyet terakkiyâtını vahşiyâne mahveden şerlerin vücuda gelmeye hazırlanmaları tarihine tevafuk ederek, Enneffâsâti filudek’in tam mânâsına tetabuk eder…”

Yani, bu âyetin tam karşılığı, günümüz dili ile söyleyecek olursak, yalancı siyasî propaganda ile, hem de ona bağlı şu “algı yönetimi” ile kamuoyunu, yani halkı aldatan, devamlı ve plânlı aynı şeyleri tekrar ile “beyin yıkama taktiği” sayesinde, psikolojik açıdan iradelerini ellerinden alıp, adeta onları hipnotize edip, zihinleri kabûle hazır hâle getiren, şapkadan tavşan çıkarabilen sihirbazlar misâli, diplomat ve de siyasetçiler, hem de onların şu mâlûm medyadaki bütün avaneleridir…

Yani, daha çok bize küçükken öğretilen, ya da şu mâlûm masallarda o çokça dinlediğimiz, veyahut filmlerde o pek büyük bir heyecan, hem de gerilimle her dâim izlediğimiz, klâsik şartlanmış olduğumuz, bildiğimiz, kanıksadığımız o mâlûm büyücüler ya da sihirbazlar değil, “cin olmadan, insan çarpar” misâli, şu sihirli diplomat, siyasetçi, asıl da, onların, şu mâlûm medyada, millete karşı her dâim üfledikleri şu mâlûm mikrofonları, hem de ekranlarıdır…

Atalarımız, “Bir adama 40 gün ‘delisin’ desen, deli olur; ‘velisin’ desen veli olur..” demişler. Tam da onun misali, tamamen profesyonel bir plân ve ekip ile, “zâhiren” sûret-i haktan bir yaklaşımla kamuoyunu istedikleri gibi, kendi çıkarları, hem de menfaatleri istikametinde, istedikleri yönde manipüle edip hedef saptırttırıyorlar…

Bunun en canlı örneğini, geniş plânda, 90’lı yıllarda başlayan ve 2000’li yıllara kadar uzanan 1. ve 2. Körfez Harekâtı esnasında ABD’de CNN aracılığı ile çok açık bir şekilde yaşayarak gördük..

Irak’ı işgale karar verenler, önce bunun alt yapısını, hem de bahanesini hazırladılar..

Meselâ Saddam’a yeşil ışık yakıp, önce Kuveyt’i işgal ettirdiler..

Sonra da “Kahraman” rolüne soyunup, Kuveyt’i kurtarmak görüntüsünde, ama ne kadar hazîndir ki, Suûdi Arabistan, Sûriye ve de Mısır gibi İslâm ülkelerini de yanına alarak, koalisyon güçleri eşliğinde Saddam’a haddini bildirmek üzere Irak’a karşı işgal hareketine geçtiler..

12 yıl sonra ise, bu sefer de Saddam’ın Kitle İmha Silâhları ürettiği bahanesiyle Irak’ı tekrar işgal ettiler..

Üstâd’ın, o enfes ve en orijinal tabiriyle “mukadderât-ı beşerin düğme ve ukdelerine gizli plânlarını telkîn” ile sokup, koca bir ülkenin harâbiyetini, hem de on yıllarca sürecek, milyonlarla Müslümanın o meşûm, tarifi imkânsız perişaniyetini ihzar ettiler…

Sonrasında Sûriye, Libya, Tûnus, Yemen…

Şimdilerde de kim bilir; belki de Kazakistan ve ona bağlı Orta Asya var hedefte…

Fe’tebirû… (İbret alınız demektir)

Okunma Sayısı: 1859
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı