"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İbadetin ruhu ihlâstır

Risale-i Nur'dan
28 Ekim 2019, Pazartesi

İkinci Mesele: Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-i İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-i Hak’tır. Semeratı ve fevaidi uhreviyedir. Fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasden istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüb eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubudiyete münafi olmaz. Belki zayıflar için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubudiyeti kısmen iptal eder. Belki o hâsiyetli virdi akim bırakır, netice vermez.

İşte bu sırrı anlamayanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve faydası bulunan Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendîyi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü’l-Kebîr’i, o faydaların bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar. O faydaları göremiyorlar ve göremeyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünkü o faydalar, o evradların illeti olamaz. Ve ondan onlar kasden ve bizzat istenilmeyecek. Çünkü onlar fazlî bir surette, o hâlis virde talepsiz terettüb eder. 

Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer.

Yalnız bu kadar var ki: Böyle hâsiyetli evradı okumak için, zayıf insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faydaları düşünüp şevke gelip, evradı sırf rıza-i İlâhî için, ahiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar aktabdan ve Selef-i Salihînden mervî olan faydaları görmediklerinden şüpheye düşer, hatta inkâr da eder.

Mesnevî-i Nuriye, Zühre, s. 188

***

Duâ bir ubudiyettir; ubudiyet ise, semeratı uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nevi duâ ve ibadetin vakitleridir; o maksadlar, gayeleri değil.

Sözler, s. 354

İhtar: İbadetin ruhu ihlâstır. İhlâs ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir fayda ibadete illet gösterilse, o ibadet bâtıldır. Faydalar, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar.

İşaratü’l-İ’caz, s. 167

LÛ­GAT­ÇE:

aktab: Kutuplar, büyük evliyalar.

cüz’: Parça, kısım.

dâî: Sebep.

evrad: Virdler, duâlar.

fevaid: Faydalar.

hâsiyetli: Hususiyetli, tesirli özelliği bulunan.

ille-i gaiye: Asıl hedef, gerçek sebep.

illet: Sebep.

mervî: Rivayet edilen.

münafi: Ters, aykırı.

müreccih: Tercih ettirici, tercih etmeye sebep.

müşevvik: Teşvik edici.

Selef-i Salihîn: Sabahe ve Tabiîn gibi ilk devir Müslümanları, ilk devir İslâm büyükleri.

semerat: Neticeler.

terettüb etmek: Sıralanmak, netice olarak gelmek.

ubudiyet: Kulluk, ibadet.

uhreviye: Ahirete ait.

vird: Duâ.

Okunma Sayısı: 1933
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı