Üçüncü Madde
Devlet-i ilmiyede Meşrûtiyet-i ilmiye tesis etmektir, tâ ki efkâr-ı umumiye-i ilmiye feveran ile ağraz ve enaniyet ve evham ve şübehatı bel’ etsin. Zira her bir âlim, kendi fikrini herkese kabul ettirmekle taklit yolunu açmak ve taharri-i hakikatin yolunu seddetmekle bir nevi istibdad-ı ilmiye yapıyor.
Elhâsıl: İstibdat, gerek idare gerek ilimde olsun, semerat-ı sa’yi istihlâk ile istikbale istidbar ediyor. İdarede kuvvet kanunda olmalı; ve ilimde de kuvvet hakta olmalı. Yoksa istibdat hükümferma olur.
Dördüncü Madde
Talebelik, sanat-ı mütenevviasında taksimü’l-mesai kaidesini medresede tatbik etmekle beraber, içtimaat ile münâzara ve müdavele-i efkârdan feveran eden bir nevi efkâr-ı umumiyeyi üstad-ı manevî ittihaz etmektir. Tâ talebelikte ukdetü’l-hayatiye tenebbüh ve meylü’t-terakkî faaliyete ve meylü’t-teceddüd zuhura başlasın.
Elhâsıl: Nasıl ki devlette efkâr-ı amme hâkimdir, müftüsü de efkâr-ı umumiye-i ulema olmalı. Ve üstad ve muallim de efkâr-ı amme-i talebe olmalıdır. Tâ ki Meşrûtiyet, mütesaviyen ve mütenasiben cereyan etsin. Şeriatta icma-ı ümmet hüccet-i kat’î olduğundan, efkâr-ı ammenin kıymet ve mevkiini gösterir.
Beşinci Madde
Mürşid-i umumî olan vaiz ve hatipler, hem âlim-i muhakkik olmalıdırlar; tâ bürhan ile ikna eylesin. Zira tasvir ve tezyin-i müddea, müteharri-i hakikate karşı faydasızdır. Ve hem de hakîm-i müdakkik olmalıdırlar; tâ ki bir şeyi tergib veya terhib ile ondan daha mühim şeyi tenzil ve tahfif edip muvazene-i Şeriatı bozmasınlar. Ve hem beliğ-i hakîm olmalıdırlar; tâ ki mukteza-i hâle mutabık ve ilcaat-ı zamana muvafık ve teşhis-i illete münasip söz söylesinler.
Altıncı Madde
Osmanlılığın meyl-i terakkîsini faal etmektir.
Şöyle ki: Bu devletin mâbihilhayatı ve dini, din-i İslâm olduğundan, her bir Osmanlı i’lâ-yı şevket-i İslâmiyeye mükellef ve her bir mü’min i’lâ-yı kelimetullaha muvazzaftır. Ve bu zamanda “i’lâ”nın en büyük sebebi maddeten terakkî olduğundan ve terakkînin en müthiş düşmanı olan cehalet ve zaruret ve ihtilâfa seyf-i marifet ve sa’y-i insanî ve ittihad ile din namına cihad edeceğiz.
Amma a’dâ-i haricî medenî olduklarından, fikren galebe çalmak lâzımdır.
O cihadı da berâhin-i Şeriata havale edeceğiz.
Eski Said Dönemi Eserleri, Makalat, s. 52-53
LÛGATÇE:
ağraz: Kötü niyetler; kinler.
bel: Ortadan kaldırma, yutma.
devlet-i ilmiye: İlim devleti. (ilim bir devlete benzetilmektedir)
efkâr-ı umumiye-i ilmiye: İlim adamlarının fikirleri, düşünceleri.
içtimaat: İçtimalar, toplanmalar.
istibdad-ı ilmiye: İlmî baskı.
istibdat: Baskı, despotluk, keyfî idare.
istidbar: Yüz çevirme, arka dönme.
istihlâk: Tüketme.
meşrutiyet-i ilmiye: İlmî alanda meşrutiyet, bilimde demokrasi.
meylü’t-teceddüd: Yenilenme meyli.
meylü’t-terakkî: İlerleme meyli.
müdavele-i efkâr: Fikir alış verişinde bulunma.
mütesaviyen: Eşit olarak.
sanat-ı mütenevvia: Çeşit çeşit sanatlar.
semerat-ı sa’y: Çalışmanın meyvesi, emek ürünü.
taharri-i hakikat: Hakikati araştırma.
taksimü’l-mesai: İş bölümü.
tenebbüh: Uyanma.