"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yahudi ve Hıristiyanlar ile dostluk

Risale-i Nur'dan
26 Ekim 2019, Cumartesi

EHL-İ KİTAPTAN BİR HAREMİN OLSA, ELBETTE SEVECEKSİN!

Sual: “Yahudî ve Nasarâ ile muhabbetten Kur’ân’da nehiy vardır: ‘Ey iman edenler! Yahudîleri ve Hıristiyanları dost edinmeyin.’ [Âyet Meali, Maide Sûresi: 51]. Bununla beraber nasıl ‘Dost olunuz!’ dersiniz?”

Cevap: Evvelâ: Delil, kat’iyyü’l-metin olduğu gibi, kat’iyyü’d-delâlet olmak gerektir. Hâlbuki tevil ve ihtimalin mecali vardır. Zira nehy-i Kur’ânî âmm değildir, mutlaktır. Mutlak ise, takyid olunabilir. Zaman bir büyük müfessirdir; kaydını izhar etse, itiraz olunmaz. Hem de, hüküm müştak üzerine olsa, me’haz-ı iştikakı illet-i hüküm gösterir. Demek bu nehiy, Yahudî ve Nasarâ ile Yahudiyet ve Nasraniyet olan âyineleri hasebiyledir. Hem de bir adam zatı için sevilmez; belki, muhabbet sıfat veya sanatı içindir. Öyle ise, her bir Müslümanın her bir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, her bir kâfirin dahi bütün sıfât ve sanatları kâfir olmak lâzım gelmez. Binaenaleyh, Müslüman olan bir sıfatı veya bir sanatı, istihsan etmekle iktibas etmek neden caiz olmasın? Ehl-i Kitaptan bir haremin olsa, elbette seveceksin!..

Saniyen: Zaman-ı Saadette bir inkılâb-ı azîm-i dinî vücuda geldi. Bütün ezhanı nokta-i dine çevirdiğinden, bütün muhabbet ve adaveti o noktada toplayıp muhabbet ve adavet ederlerdi. Onun için, gayr-i müslimlere olan muhabbetten nifak kokusu geliyordu. Lâkin şimdi âlemdeki, bir inkılâb-ı acib-i medenî ve dünyevîdir. Bütün ezhanı zapt ve bütün ukulü meşgul eden nokta-i medeniyet, terakkî ve dünyadır. Zaten onların ekserîsi, dinlerine o kadar mukayyed değildirler. Binaenaleyh, onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkîlerini istihsan ile iktibas etmektir ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan asayişi muhafazadır. İşte şu dostluk, kat’iyen nehy-i Kur’ânîde dâhil değildir.

Eski Said Dönemi Eserleri, Münâzarât, s. 184-185

LÛ­GAT­ÇE:

adavet: Düşmanlık.

âmm: Umuma ait, umumî, genelleme yapılmış, genel geçer.

ezhan: Zihinler.

harem: Karı, eş, nikâhlı kadın.

illet-i hüküm: Hükmün sebebi, nedeni.

inkılâb-ı acib-i medenî ve dünyevî: Medeniyet ve dünya hayatında hayret uyandıran değişim.

inkılâb-ı azîm-i dinî: Büyük dinî değişim.

istihsan: Beğenme, güzel bulma.

kat’iyyü’d-delâlet: Bir ibarenin, ifade ettiği manaya ve hükme işaretinin kesin olması.

kat’iyyü’l-metin: Metnin, ibarenin kesin, şüphesiz oluşu.

me’haz-i iştikak: Türeme kaynağı, kelimenin türetilip çıkarıldığı kaynak, kök.

muhabbet: Sevgi, dostluk.

mukayyed: Bağlı, kayıtlı.

mutlak: Kayıt konmamış, serbest; ucuk açık.

müştak: Başka bir kelime veya kökten türemiş, çıkmış.

Nasarâ: Hıristiyanlar.

nehiy: Yasaklama.

nehy-i Kur’ânî: Kur’ân’ın yasaklaması.

nifak: Münafıklık, iki yüzlülük.

takyid: Şarta bağlama, sınırlama.

terakkî: Yükselme, ilerleme.

ukul: Akıllar. 

Zaman-ı Saadet: Peygamberimizin (asm) yaşadığı zaman dilimine verilen ad.

Okunma Sayısı: 3748
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı