Araştırmalara göre son on yılda ülkemizde evlilik oranları azalırken, boşanma oranları artıyor. Her yüz evlilikten 25’i boşanma ile neticeleniyor. Bir yıl içinde 142 bin çiftin boşandığı bir ülkede toplumun yapısı nasıl değişmektedir dersiniz?
Rakamlar Avrupa ülkeleri ile mukayese edildiğinde iyi durumdayız. Ancak on yıl önceki Türkiye ile mukayesede tehlikeli bir tablo söz konusu.
Uzmanların değerlendirmelerinde birleştikleri noktalar şunlar:
* Evlilik yaşı yükseliyor.
* İşsizliğin artışı, evliliğin maliyetleri gençleri tedirginliğe itiyor.
* ‘’Anlaşamazsam boşanırız’’ anlayışı hızla yayılıyor.
* ‘’Beraber yaşlanmak’’ ve ‘’ebedî hayat arkadaşlığı’’ anlayışı hızla tahrip oluyor.
* Sosyal medyada çizilen hep mutlu, zahmetsiz hayat beklentisi içinde olmak gençleri sabırsız yapıyor. Yalnızlaştırıyor.
İşte sabır, kanaat, iktisat, merhamet, muhabbet gibi insanı insan yapan değerlerden, ebedî hayat inancından uzaklaşmak adım adım toplumun geleceğini tehlikeye atıyor.
Bu tablo ile ülkemiz küresel aile projelerine uygun hâle mi getirilmek isteniyor?
İşte sorunun cevabı:
DEĞİŞEN DÜNYADA AİLE RAPORU
‘’BM 2019-2020 Dünya Kadın İlerleme Raporu yayınlandı: Kadınlar için en tehlikeli yer kendi evleri...’’
(Haziran 2019 tarihli gazete ve internet haber siteleri)
BM Kadın Birimi UN WOMEN ‘’Değişen Dünyada Aile’’ başlığı ile geçtiğimiz aylarda uluslar arası bir rapor yayınladı. Ana hatları şöyle:
* Kadınlar en çok evlerinde şiddet görüyorlar. En tehlikeli bölge kendi evleri.
* Nikâhlı eşler arasındaki birlikteliğe kadının beyanı esas alınarak yaptırım uygulanması tavsiye edilir. Koca, kadının beyanıyla ‘’tecavüz’’ suçuyla yargılanabilir...
Rapor Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve eşcinselliği de destekliyor.
Evinde kendini tehlikede gören kadın nereye gider? Cevap yok... (Ama beyanı asıl alınarak erkeği evden hukukî olarak uzaklaştırabilir.)
ZOMBİ TOPLUMLAR
Rapordan anladığımız kadarıyla aile kavramı yok edilmeye çalışılıyor. Küresel çapta ‘’ailesiz bir toplum’’ inşa etme maksadıyla hukukî alt yapılar oluşturuluyor. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında İstanbul Sözleşmesi gibi çalışmalarla dünya nüfusu kontrol altına alınmaya çalışılıyor. İnsanı insan yapan değerlerden uzak hayvanî duygularının kölesi yürüyen bir cenaze hükmünde (zombi) toplumlar oluşturulmak isteniyor.
HÜLÂSA
Bediüzzaman Hazretleri’nin Beşinci Şuâ’da ifade ettiği gibi Deccal ve Süfyana hizmet eden ifsad komiteleri ‘’Kadın hürriyeti hareketini’’ perde olarak kullanıyor. Ne yazıktır ki, kendini dindar ve muhafazakâr olarak tanımlayanlar da bilmeyerek bu rüzgâra kapılıyor. Ahir zamanın fırtınaları gerçekten çok garip! Kur’ân ve iman hakikatlerine sımsıkı sarılıp çevremize her vasıtayı kullanarak bu hakikatleri anlatmaktan başka çözüm görebiliyor musunuz?