Basından Seçmeler |
AK Parti’nin en büyük handikapı
Politikacının iki düşmanı vardır: Birisi kibir, diğeri evham. İkisi de politikacıları yanıltır ve yanlış kararlar almaya zorlar. Son zamanlarda yapılan kamuoyu yoklamaları, Ak Partinin bugün yapılacak seçimlerde büyük bir farkla önde olduğunu göstermektedir. Ancak bu üstünlüğün ne zamana kadar süreceğini bu günden kestirmek zordur. (...) 1990’lı yıllarda, Anavatan Partisinin bütün seçimleri kazandığı bir dönemde, İstanbul dahil ülkedeki belediye seçimlerinin çoğunu kaybetmiştir. O tarihte, İstanbul Belediye Başkanı olan Bedrettin Dalan’ın tutumu ve durumu politikacıların ders alması gereken olaylardan birisidir. Hatırlardadır ki o tarihte, Dalan, İstanbul Belediye Başkanıdır. Başarılı olmuş ve adeta efsanevi bir isim yaratmıştır. Belediye seçimleri yapılacağı zaman, bir kamuoyu yoklaması yaptırmış, kamuoyunda kendisinin % 65 oranında oyu olduğunu ve mensubu bulunduğu Anavatan Partisinin oy oranının % 35’lerde olduğu sonucunu almıştır. Bu sonuçtan sonra kendi oy pusulalarına sadece kendisinin isminin yazılmasını istemiş, Anavatan Partisi adayı olduğunun yazılmasını reddetmiştir. O zaman yapılan seçimlerde ben İstanbul milletvekiliydim. Her tarafta, Anavatan Partisinin kamuoyunda önde olduğu kanaati yaygındı. O günlerde, Anavatan partisinin bir ilçesinde yapılan bir toplantıda bana belediye seçimleri hakkındaki kanaatimi sordular. Ben “Adalar hariç, İstanbul un bütün ilçelerinde seçimleri kaybediyoruz” dediğim zaman Partililerin protestoya yakın itirazlarıyla karşılaştım. Oysa benim bu kanaate varmamın asıl sebebi, gerek Dalan’ın ve gerekse Özal’ın o günlerde hâsıl olan gururuydu. Politikacıların güven duygusuna sahip olmaları başarıya ulaşmanın yollarından birisidir. Ancak güven duygusunun kibir derecesine gelmesi en büyük tehlikeyi teşkil eder. Bugün de Ak Parti idarecileri ve bilhassa Başbakan için güven duygusunun bu derece öne çıkması, gelecek seçimler için S.O.S. işareti vermektedir. Hatırlardadır ki, bir süre önce kabinedeki bakanlardan altı tanesinin basına bazı haberler sızdırdığı haberi, medyada çıkmıştı. Bu konuda Başbakan’a sorulan suale verdiği cevap çok enteresandır: “Bu haberi ispat edin, ben hemen altı bakanı da görevden alayım.” Bir ülkede, bakanların bakanlığa geliş-gidiş kuralları belli değilse veya bunun için gerekli kurallara uyulmuyorsa, o ülke felaketin eşiğine gelmiş demektir. Gerçek öyle bile olsa, bunun yukarıda belirtildiği gibi açıklanması, en azından “benim iradem kuralların üstündedir” manasına gelir ki, bu düşüncenin ülkeyi ne gibi akıbetlere sürüklediğinin unutulmaması gerekir. Hukukta bir kaide vardır: Neyin yapıldığı kadar, nasıl yapıldığı da önemlidir. Ayni kararın kurallara uygun olarak alınmasıyla, kuralları hiçe sayarak alınması arasında büyük fark vardır. Kurallara uyulması kararlara bir meşruiyet kazandırır. Meşruiyet, kararların hayatiyetidir. Kurt bile, kuzuyu yemeden önce, onun suyunu bulandırdığını iddia etmiştir. Yukarıda da dediğimiz gibi, kamuoyu yoklamalarının aksini göstermesine rağmen, Ak Parti’yi bekleyen en büyük tehlike, “ben odunu koysam bakan yaparım” duygusudur. Cevdet Akçalı Yeni Şafak, 17.5.2009 |
18.05.2009 |