Lahika |
Âyet-i Kerime Meâli
Allah’a çağıran, güzel işlerde bulunan ve “Ben Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?
Fussılet Sûresi: 33 |
08.06.2009 |
Amerika Risâle-i Nur’u elbette arayacaktır
İstanbul’daki Amerika Sefiri vasıtasıyla Amerika’daki Müslüman heyetine Zülfikar’ı ve bir Asa-yı Musa’yı göndermesini isteyen o dostumuz ve kardeşimize deyiniz ki: Sefirlerin kafası siyasetle meşgul olduğundan ve Risâle-i Nur, siyasetle alâkası olmadığından, siyasî bir kafa çabuk takdir edemiyor. Hem Risâle-i Nur, müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı. Amerika, buranın en küçük bir havadisini merakla takip ettiği halde, buranın en büyük bir hadisesi olan Risâle-i Nur’u elbette arayacaktır. Bundan sonra her meselemizde emir, Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var. Umum kardeşlerimize binler selâm ve selâmetlerine duâ eden ve duâlarını isteyen kardeşiniz... Emirdağ Lâhikası, s. 194-195, (yeni tanzim, s. 383) *** ..elbette ve elbette, hiç şüphe yok ki, Şimâlde, Garbda, Amerika’da emâreleri göründüğüne binâen, nev-î beşerin mâşuk-u mecâzîsi olan hayat-ı dünyevîye böyle çirkin ve geçici olmasından, fıtrat-ı beşerin hakikî sevdiği, aradığı hayat-ı bâkiyeyi bütün kuvvetiyle arayacak; ve elbette, hiç şüphe yok ki, bin üç yüz altmış senede, her asırda üç yüz elli milyon şâkirdi bulunan; ve her hükmüne ve dâvâsına milyonlar ehl-i hakikat tasdik ile imza basan; ve her dakikada milyonlar hâfızların kalbinde kudsiyet ile bulunup, lisânlarıyla beşere ders veren; ve hiçbir kitapta emsâli bulunmayan bir tarzda, beşer için hayat-ı bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde veren; ve bütün beşerin yaralarını tedâvi eden Kur’ân-ı Mû’cizü’l-Beyânın şiddetli, kuvvetli ve tekrarlı binler âyâtıyla, belki sarîhan ve işareten, on binler defa dâvâ edip haber veren; ve sarsılmaz kat’î delillerle, şüphe getirmez hadsiz hüccetleriyle, hayat-ı bâkiyeyi kat’îyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi, elbette nev-î beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya mânevî bir kıyâmet başlarına kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere’nin Kur’ân’ı kabul etmeye çalışan meşhur hatipleri ve Amerika’nın Din-i Hakkı arayan ehemmiyetli cemiyeti gibi, rûy-i zeminin geniş kıt’aları ve büyük hükümetleri, Kur’ân-ı Mû’cizü’l-Beyânı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar. Çünkü, bu hakikat noktasında, kat’iyyen Kur’ân’ın misli yoktur ve olamaz; ve hiçbir şey bu mû’cize-i ekberin yerini tutamaz.
Sözler, s. 140, (yeni tanzim, s. 251)
LÜGATÇE:
sefir: Elçi. Zülfikar: İçerisinde başlıca Mû’cizat-ı Ahmediye ve Kur’âniye Risâlelerinin bulunduğu Risâle-i Nur Külliyatı’ndan bir eser. havadis: Hadiseler. şahs-ı manevî: Belli bir kişi olmayıp bir cematten meydana gelen mânevî şahıs. şakirt: Talebe, yardımcı. Şimâl: Kuzey. Garb: Batı. emâre: Delil; işaret, belirti, iz. nev-î beşer: İnsanoğlu, insanlık. mâşuk-u mecâzî: Fânî mâşuklar. Gerçek sevgiye lâyık olmadığı halde âşık olunan şeyler. hayat-ı dünyevîye: Dünya hayatı. fıtrat-ı beşer: İnsanlık fıtratı. hayat-ı bâkiye: Sonsuz hayat. saadet-i ebedîye: Sonsuz mutluluk. sarîhan: Ap açık bir şekilde. işâreten: İşaret yoluyla. hüccet: Delil. Din-i Hak: Hak din, İslâmiyet. rûy-i zemin: Yeryüzü. misl: Benzer. mu’cize-i ekber: En büyük mu'cize. |
08.06.2009 |
Rusya, Risâle-i Nur’a muhtaç
Dr. Ali İhsan Erdemir:
Öncelikle Rusya’ya gidişinizin nasıl olduğunu öğrenmek istiyoruz. Rusya’ya gidiş amacınız neydi?
Rusya’nın dağılmaya başladığı yıllarda gördüğüm bir rüyadan etkilenerek Risâlelerde bahsi geçen Tiflis Şeyh San’an Tepesini merak etmiştim. Trabzon’da bulunan ve Azerbaycan’da diş hekimliğinde okumak isteyen Ömer Karakaş’la birlikte yanımıza Risâle-i Nur’lardan bazı eserleri alarak Tiflis’e gittik. Öncelikle Şeyh San’an Tepesine gittik. Beraber Azerbaycan’da 10 gün kaldık. Ben Türkiye’ye dönerken, elimizde bulunan Bediüzzaman Said Nursî’nin Mektubât isimli eseri ile birlikte, Âyetü’l-Kübra ve Uhuvvet Risâlelerini Azerbeycan’da bulunan Gökmescid Camii’nde tanıştığımız üç gence bıraktık. Türkiye’ye döndükten sonra öğrendim ki Mektubât orada tek başına bir dershane açmış. 1991 yılında o arkadaşlardan birisi Türkiye’ye geldiğinde öğrendik ki, evlere sığmayıp, bir dershane açmışlar. Bu çok önemlidir. Bediüzzaman eserlerinde şöyle demektedir: “Risâle-i Nur, Kur’ân’ın himâyesi altında âdeta kendi kendine intişar ediyor ve muhtaç olanlara kendini okutturuyor.” Bugün bütün dünya da Risâle-i Nurlar kendisini okutturuyor.
Bediüzzaman, Mustafa Sungur Ağabeye “Seni Rusya’ya göndereceğim. Seni medresemi açmak üzere Tiflis’e göndereceğim” demişti. Dershane açılması ile bu vasiyeti gerçekleşmiş mi oluyor?
Gerek Mustafa Sungur, gerek Bayram Yüksel, gerekse Salih Özcan Ağabeylerden dinledim. Bediüzzaman’ın “Rusya’ya, Tiflis’e Mustafa Sungur’u göndereceğim, orada dershane açacak” dediğini defalarca dinledim. Sungur Ağabeye defalarca Rusya’da bulunan Risâle-i Nur Talebelerinden dâvetler geliyordu. 1992 yılında Sungur Ağabey Rusya’ya ilk mülk dershane açılışına geldi. Sonra oradan Azerbaycan, Özbekistan, Türkistan’a, Türkmenistan’a gitti. Sungur Ağabey bu tarihten sonra defalarca Rusya ve Azerbaycan’a gitti, çok alâkadar oldu. Oralardan gelen kardeşlere de Üstad’ın hayatında bulunduğu mekânları gezdirirdi. Hizmet o tarihten bu yana küllileşti, yayıldı.
Azerîler Risâle-i Nurları kendi dillerinden mi, yoksa Azericeye çevrilen Risâle-i Nurlardan mı okuyorlar?
Azerîler çok bahtiyar insanlar. Risâle-i Nur’u orijinalinden okuyorlar, çok çabuk kavrıyorlar. Dilleri bizim dilimize çok yakın. 1997 yılından itibaren Azerbaycan’da bulunan Risâle-i Nur Talebeleri Rusya’ya giderek, dershaneler açılmasına, Risâle-i Nur neşrine ve yayılmasına vesile oldular. Rusya’nın hemen hemen bütün büyük şehirlerinde bu hizmetler devam etmektedir.
20 YILDA BİNLERCE CAMİ
Rusya’dan yeni geldiniz. Oradaki İslâmî hizmetler nasıl?
Rusya’ya 1991 yılında gittiğimizde camilerde çok az cemaat vardı. Son gittiğimde gördüm ki, camiler hem çoğalmış, hem de cemaat artık camilere sığmıyor. Moskova’da iki Cuma namazı kıldım. Merkez’de bulunan çift minareli büyük camide açıktan ezan ve hutbe okunuyor. Bu caminin içinin yanında, bahçesi, yanında bulunan medrese doluyor. Caminin yanında bulunan bir mekân Cuma günleri açılıyor, orası da tamamen doluyor. Moskova’da bulunan diğer camide de aynı durum yaşanıyor. Caminin arkasında bulunan benzinlik de doluyor. Benzinliğin eski sahibi cemaate müsaade etmiyormuş, yeni sahibinin ise Cuma günleri, “Bana bir araba geçecek yer ayırın, gerisinde namaz kılabilirsiniz” dediğini öğrendik. Bayram namazlarında bunun 10 misli doluyor, bütün Müslümanlar camilere akın ediyor. Rus devlet adamları bayram namazlarında camilere gelip konuşmalar yapıp, Müslümanların bayramını tebrik ediyorlar. Gerek Yeltsin, gerekse de Putin tebrik mesajları gönderiyorlar. Petersburg’a ilk gittiğimde 100 yıl önce mükemmel şekilde inşâ edilen camiyi görmüştüm. İçi çok yıkık döküktü. Türkiye’de bazı insanlar gitmişler, bu camiyi tamir etmişler. O zaman yarıya kadar dolmayan caminin şimdi cemaatini bahçeler dahi almıyor. Müftülük nezaretinde ikinci bir cami yapılmış. Bu caminin yanında 5 katlı bir bina vardı. O binada İslâm üniversitesi kurulacağını söylediler. Rusya’nın en ufak köylerine, kasabalarına kadar camiler mevcut. Son 20 yılda çok sayıda cami yapılmış ve hâlen de yapılıyor. Bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Camiler 24 saat açık tutuluyor. Stalin döneminde Kırım’da, Ahıska’da, Gürcistan’da, Tataristan’daki Tatar Müslümanları sürgün edilmiş. Bugün 13 milyon Tatar var, bunların 2 milyonu Tataristan’da yaşıyor. Bu sürülen Tatarlar her gittikleri yere cami inşâ etmişler. Sibirya’da Kemerova şehrinin valisi Kazak. Annesinin adına bir cami yaptırmış. Müslüman ülkelerden yardımlar oluyor. Türkiye Grozni’ye bir cami yaptırmış, açılışına da Putin dâvet edilmiş. Putin de gelmiş. Caminin açıldığı gün Çeçenistan’da normal hayat ilân edilmiş.
Rusya’da bu tür güzel gelişmeler yaşanırken, Özbekistan’da Risâle-i Nur okudukları için bazı insanlara cezalar verildi. Bunun sebebi nedir?
Bugün dünyanın hiçbir yerinde Risâle-i Nur’lar yasak değilken, Risâle-i Nur gibi ilmî, hiç kimseye zarar vermeyen, tamamen aklî, mantıkî esaslarla iman hakikatlerini izah eden bir eser maalesef Özbekistan’da cezalarla karşılaşıyor. Bunu nasıl izah edecekler?
RUSYA’DA RİSÂLE-İ NUR OKUYANLAR
Sizin de içinde bulunduğunuz, 9 Rus, 7 Azerî vatandaşı olmak üzere 17 kişi Risâle-i Nur okuduğunuz için gözaltına alındığınız haberleri basında yer aldı?
Rus polisi bizlere son derece nazik davrandı. Hiç bizi kırmadan, incitmeden ifadelerimize başvurdular. Rusya’da da 14 tane küçük risâleye yasak konulmuş. Bize “Siz Risâle-i Nur okuyor musunuz?” diye sordular. Biz de okuduğumuzu belirttik. Rusya kanunlarına göre suç olduğunu söylediler ve “Organizasya Nurculuk suçu”ndan yargılanmamızı istediler. Ben “Organizasya Nurculuk falan bilmiyorum, ama ben Risâle-i Nurları okuyor ve seviyorum. Risâle-i Nur dünyanın hiçbir yerinde yasak değildir” dedim. “Ama Rusya’da yasak” dediler. Ben de bunun karşılığında, Rusya’da 130 risâleden sadece Rusça basılan 14 tanesi yasak olduğunu söyledim. Diğerleri serbest. “Bizde Rusya tarafından yasaklanan kitaplar yok” dedim. Bunu defalarca sordular, biz de okuduğumuzu ifade ettik.
RUSYA’NIN, İSLÂMİYETTEN BAŞKA KURTULUŞU YOK
Peki, hangi Risâleler yasak?
Rusçaya tercüme edilen 30 risâleden 14’ü yasak şu anda. Yasaklamalarına gerekçe olarak 10 tane sebep yazmışlar. Ekstremist, fanatik, “ölümü hayattan daha çok sevdiriyor” gibi gerekçeler yazmışlar. Fakat bunu yanlış yorumluyorlar. Risâle-i Nur sanki insanları ölüme teşvik ediyor gibi yorumluyorlar. Kesinlikle doğru değildir bu. Bediüzzaman, ölümün en az hayat kadar gerçek olduğunu söylemiştir. Onun için herkese korkunç görünen ölümü sevdirmek istiyor. Çünkü ölümden korkan, ölümü sevmeyen insan dünya hayatında huzurlu yaşayamaz. Onun için hayat kadar gerçek olan ölüm hadisesini izahlarla açıklıyor. Ölümün son olmadığını, fena olmadığını, yokluk olmadığını, bütün mahlûkatın güzde ölüp baharda dirildiği gibi ölümün yeniden bir diriliş olduğunu, “çekirdeğin mevti, sümbülün mebde-i hayatıdır’ diyor” dedim. Ayrıca Bediüzzaman’ın ölümün yeni bir başlangıç olduğunu söylediğini aktardım. Rusya mahkemeleri sanki “Bediüzzaman insanları ölüme teşvik ediyor” diye yasaklamıştır. Dinimizde ölümü istemek yok. Ama ölüm de bir hakikattir. İnsanlar onunda hakikatini anladıktan sonra ölümden ürkmesine, korkmasına gerek yoktur. Bunu anlayınca insanlar daha huzurlu, daha saadetli yaşıyorlar. İşte bunu Rus mahkemeleri anlayamadığı için, bu gerçekten kaçmak için kendilerini ya sarhoşluğa, ya sefahate atıyorlar. Maalesef böyle. Rus milleti nasıl kurtulacak? Rus halkı yine iman hakikatlerini anlayarak kurtulacaktır. Rusya’nın İslâmiyet’ten başka kurtulmuşu yok.
BEDİÜZZAMAN: RUS DA DİNSİZ KALAMAZ
Bediüzzaman bu durumu Emirdağ Lâhikasında şöyle izâh etmiştir: “İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kılıç çekemez.” Bediüzzaman aynı meyanda sadece Ruslar için değil bütün beşeriyet için Münâzarât isimli eserinde de şunu söylüyor. “Tarih bize bildiriyor ki, ehl-i İslâmın temeddünü, hakikat-i İslâmiyete ittibaları nisbetindedir. Başkaların temeddünü ise, dinleriyle mâkûsen mütenasiptir. Hem de hakikat bize bildiriyor ki, mütenebbih olan beşer, dinsiz olamaz. Lâsiyyema, uyanmış, insaniyeti tatmış, müstakbele ve ebede namzet olmuş adam dinsiz yaşayamaz. Zira uyanmış bir beşer, kâinatın tehacümüne karşı istinad edecek ve gayr-ı mahdud âmâline neşvünemâ verecek ve istimdatgâhı olacak noktayı, yani din-i hak olan dâne-i hakikati elde etmezse yaşamaz. Bu sırdandır ki, herkeste din-i hakkı bulmak için bir meyl-i taharrî uyanmıştır. Demek istikbalde nev-î beşerin din-i fıtrîsi İslâmiyet olacağına beraatü’l-istihlâl vardır.”
İSLÂMİYET, RUSYA’DA ÇIĞ GİBİ YAYILIYOR
Son gidişimde Kazan’da annesi Rus babası Tatar bir asistanla tanıştım. Bu asistan Risâle-i Nur dersi yapılan bir yere gidiyor. “Ben namaz kılmayı bilmiyorum, bana namazı öğretin?” diyor. Oradaki arkadaşlar bu asistana “Sen biraz sohbetlerimize katıl. Böyle acele etme. Hemen namaza başlarsan, bırakırsın. Biraz kitapları oku sonra namaza başlarsın” dediğinde, “İnsan bir hakikati bulup, ona dört elle sarılmazsa o kaçar. Ben yıllardır bu mânâyı arıyordum. Hemen bana namazı öğretin” demiş. Bu asistana son gittiğimde Rusça’ya çevrilen Sözler kitabını verdim. 12 saat boyunca kitabın başından kalkmadan okumuş. Sonra “Burada aynen benim düşündüklerim gibi yazıyor” dedi. Çünkü beşeriyet eskisi gibi değil. Beşeriyet eskiden bedevî yaşıyordu, şimdi medeni. Teknolojik ve maddî imkânlar gibi birçok imkân insanların elinde şu anda var. Şu anda gördüğümüz kadarıyla Rus milleti bir arayış içinde. Onun için Risâle-i Nur’u bulur bulmaz hemen sarılıyorlar. İslâmîyeti bulduklarında da çok titiz biçimde yaşıyorlar. Oradaki insanlar hakikatlere gerçekten susamışlar. Risâle-i Nur öyle izah ve ispat ediyor ki, kim okursa okusun itiraz etmiyor. Rusya’da bunu gördük. İslâmiyet çığ gibi genişliyor. Camiler tıklım tıklım doluyor. Bir zamanlar beğenmedikleri Müslümanlar şimdi orada numune oluyorlar. İnsanların bu zamanda Bediüzzaman’ın dediği gibi maddî cihada değil, mânevî cihada ihtiyacı var.
Dr. Ali İhsan Erdemir kimdir?
Bitlis’in Ahlat ilçesinde doğdu. Erzurum Üniversitesi Diş Hekimliğinden mezun olduktan sonra iki sene özel olarak diş hekimliği yaptı. Erdemir daha çok Rusya ve Türkî cumhuriyetlere gidip orada Risâle-i Nurlardaki iman hakikatlerini anlatmayı kendisine görev edinmiş. 1991 yılından beri değişik tarihlerde bu ülkelere gidip geliyor. Son gidişinde kendisinin de aralarında bulunduğu 9’u Rus, 7’si Azerî vatandaşı olmak üzere 17 kişi Risâle-i Nur okudukları için Rus makamlarınca gözaltına alınmış. Sorgularının ardından da serbest bırakılmışlar. Dr. Erdemir’le Rusya’daki İslâmî gelişmeleri, Risâle-i Nur hizmetlerini, orada yaşadığı gözaltı sürecini, Bediüzzaman’ın “Rus da dinsiz kalamaz” sözünün nasıl gerçekleştiğini konuştuk. Devamı yarın
|
Mehmet KARA 08.06.2009 |