Lahika |
Hadis-i Şerif Meâli
Receb Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.
Câmiü's-Sağîr, No: 2250 |
29.06.2009 |
Üç aylarda Risâle-i Nur ile meşgul olmak
BBu şuhur-u selase, ibadet haysiyetiyle bir derece Nurların kitabetine fütur verebilir diyenlere beyan ederiz ki: Bilâkis, yazmaya şevk verir ve vermek gerektir. Çünkü Nurun hizmeti, hem maişet, hem rahat-ı kalbe bereketleriyle yardım ettiği gibi, ibadet-i tefekkürî nev’inden olması cihetiyle, mübarek ayların sevaplarına büyük yardımı olur. Emirdağ Lâhikası, s. 146, (yeni tanzim, s. 288) *** Bu şuhûr-u selâse çok kıymettardır; leyle-i Kadrin sırrıyla seksen sene bir ömrü kazandıracak bir vakitte, en iyi, en efdal şeylerle meşgul olmak lâzım geliyor. İnşaallah, Kur’ân’a ait mesâille iştigal, bir nevî mânevî mütefekkirane Kur’ân okumak hükmündedir. Hem ibadet, hem ilim, hem marifet, hem tefekkür, hem kıraat-i Kur’ân mânâları risâlelerin istinsah ve mütalâalarında vardır itikadındayız. Barla Lâhikası, s. 176, (yeni tanzim, s. 529) *** Sözler namındaki envâr-ı Kur’âniye ise, en mühim ibadet olan ibadet-i tefekküriye nev’indendir. Şu zamanda en mühim vazife, imana hizmettir. İman saâdet-i ebediyenin anahtarıdır. Barla Lâhikası, s. 173, (yeni tanzim, s. 524) *** İki üç gün evvel, Yirmi İkinci Söz tashih edilirken dinledim. Gördüm ki, içinde hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli imân dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye gibi nurlar var. Bir kısım şakirtlerin ibadet niyetiyle risâleleri, ya yazmak veya okumak veya dinlemekliğin hikmetini bildim. Bârekâllah dedim, hak verdim. Kastamonu Lâhikası, s. 194, (yeni tanzim, s. 362) *** “Mahşerde ulema-i hakikatin sarf ettikleri mürekkep şehidlerin kanıyla muvâzene edilir, o kıymette olur.” “Bid’aların ve dalâletlerin istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ve hakikat-i Kur’âniyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehid sevabını kazanabilir.” Bu iki hadis-i şeriften alınan bir ilhamla, Risâle-i Nur’u yazmanın dünyevî ve uhrevî pek çok faydalarından, Risale-i Nur da beyan edilen ve şakirtlerinin tecrübeleriyle tasdik edilen yalnız birkaç tanesini beyan ediyoruz. Beş türlü ibadet: 1- En mühim bir mücahede olan ehl-i dalalete karşı manen mücahede etmektir. 2- Üstadına neşr-i hakikat cihetinde yardım suretiyle hizmet etmektir. 3- Müslümanlara imân cihetinde hizmet etmektir. 4- Kalemle ilmi tahsil etmektir. 5- Bazan bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen, tefekküri olan bir ibadeti yapmaktır.
Emirdağ Lâhikası, s. 165, (yeni tanzim, s.328)
LÛGATÇE:
şuhûr-u selâse: üç aylar. leyle-i Kadr: Kadir gecesi. mesâil: meseleler. iştigal: meşgul olma. mütefekkirane: tefekkür edercesine. kıraat-i Kur’ân: Kur’ân okuma. istinsah: kopya etme, çoğaltma. mütalâa: okuma. envâr-ı Kur’âniye: Kur’ân nurları. ibadet-i tefekküriye: tefekkür yoluyla ibadet. kitabet: yazma. fütur: usanç, tembellik. kesretli: çokça. tehlil: “Lâ ilahe illallah” sözünün tekrar edilmesi. temessük: Yapışma, sarılma, sıkıca tutma. ehl-i dalâlet: Doğru ve hak yoldan sapanlar, îmân ve İslâm’dan çıkmış olanlar. neşr-i hakikat: Hakîkati yaymak. |
29.06.2009 |
Himmetlerin pervazı-I
Durum tespiti Öğretmenlerin dersleri sırasında en çok kullandıkları kelimelerin ne olduğu sorulsa herhalde bunların başta gelenlerinin ‘dinle!’, ‘sus!’ ve ‘sessiz ol!’ ifadeleri olduğunu söylemek yanlış olmaz. İnanmayan okullarımıza gelsin –biraz gayri ahlaki bir yol da olsa- sınıfların kapıları yanında birkaç dakikalığına kalsın ve içeriden gelen seslere kulak kabartsın. Yok, öğrencilerin okula zorla geldiği aşikâr olan bazı eğitim kurumları değil kastımız. Tam aksine, Milli Eğitimin değer atfettiği kalburüstü okullardan birinde çalışıyorum ve yukarıdaki gözlemin böyle bir okula ait. Hatta geçenlerde mühim bir yetkili, okulun bahçesindeki tertip ve düzeni öylesine beğenmiş ki içeriye girmeye gerek duymamış. Müspet bulunup da içine girme gereği duyulmayanı böyle ise… Öğrenciyi motive etme ve öğrenmeye sevk etmede başarılı olduğumuz söylenemez. Eğitim uzmanları motivasyonun iki türünden söz ederler. Bunlardan biri dışsal (extrinsic) motivasyon, diğeri de içsel (intrinsic) motivasyondur. Öğrenciyi dış etkenlerle; yazılıyla, sözlüyle, ÖSS vs. ile korkutarak bir konuyu öğretmeye çalışmak dışsal motivasyondur. Öğrenilecek konunun bir şekilde ileride işine yarayacağını hayatında, bu bilgi ve becerileri kullanacağına ikna edilirse bu içsel motivasyon olur. Okullarımızda kullanılan daha çok dışsal motivasyondur. Öğrenciyi motive etme yollarımıza bir bakar mısınız? Kimimiz sınıfa elindeki not defterini göstere göstere girerek öğrenciye notla gözdağı verir. Kimimiz ‘bu konu çok önemli, yazılıda çıkacak’ diyerek motivasyon sağlamayı dener. Kimimiz sözlüde bu konuyu değişik bir versiyonu ile soracağını söyler. Kimimiz bir ünitenin ÖSS’nin demirbaş sorularından birkaçını kapsadığını söyleyerek öğrenciyi toparlamaya gayret eder. Kimimiz öğrettiklerinin KPSS’nin vazgeçilmez sorularından olduğunu söyleyerek öğrencide zihni bir hareketlenme oluşturmaya çalışır. Motivasyon sağlanamayışını bazıları konunun ilginç sunulmayışına, görsel malzemelere yer verilmeyişine bağlar. Oysa konu olabildiğince ilgi çekici hale getirildiğinde ve görsel malzeme kullanıldığında da durum pek değişmez. Bir on beş yirmi dakikalık ya da bilemediniz bir iki saatliğine bir ilgi canlanması olur. O kadar… Sonrasında işler yine, amiyane deyişle eski hamam eski tastır. Bu ilgi yetersizliği olmamış olsaydı, bu kadar yıllık okul süresinden sonra milyonlarca liralık kaynak yüzlerce dershaneye akıtılmazdı. Bu öğrenme eksikliği, ilgi yetersizliği vehmi bir şey olsaydı bu kadar üniversite mezunu KPSS için tekrar dershanelerin yolunu tutmazdı. Kısacası, eğer öğrenme öğrencide kalıcı bir davranış değişikliği sağlamak demek ise, açık söyleyelim biz bu işi be-ce-re-mi-yo-ruz. Bunun sebepleri çok: Sınıflar duvarları donuk ve cansız. Öğrenciyi hem rahatlatacak hem de konunun içine çekecek özellikleri yok. Ders konuları yeterince ilgi çekmiyor. Konular günlük hayatla bağlantısız. Eğitim biliminin verileri çok geriden takip ediliyor. Ama esas olarak motivasyonda sınıfta kalışımızın asıl sebebi bunlar değil. Ancak, yerimiz doldu ve bu yazıda zaten bir durum tespit yazısı olarak tasarlandı. Çare olarak düşündüğüm şeyleri ise öbür yazıda ele alalım. |
MEHMET BOYACIOĞLU 29.06.2009 |