Baş başa kalırsam kederle gamla,
Sonsuz aczim, fakrım ve ihtiyacımla,
Rahmetinden vereceğin bir damla,
Bütün hâcatıma yeter Allahım.
Bu dünyanın fâniliği ve ömrümün kısalığı uzunluğu hiç önemli değil. Cenab-ı Hakk’ın bir eseri ve O’nun (cc) kulu olmak bana yeter. Zira O (cc) bâkidir, ebedî ve ezelî hayat sahibidir. Sanatının mu’cizeli bir numunesi olan vücudum ve içindeki ruhumu O yaratmış, en güzel şekilde, en faydalı teçhizatlarla donatarak beni dünyaya göndermiştir. Onun için ömrümün ne kadar olduğunun hiç önemi yoktur. Kendisi ile iman dairesinde ve intisap halinde bir ân-ı seyyale de olsa, O’na görünmem, o ebedî fotoğraf karesine girmem bana yeter. Zira iman ve intisap halinde bir dakikalık ömür, iman dairesi haricinde geçen milyarlarca seneden daha değerlidir. Bâkiye müteveccih olan, bekâ bulacağı için, benim hakikat âleminde bâki bir ömrüm var demektir.
İnsanlardan bir vefa görmesem de, fâni dünyadan bir lezzet almasam da, dost bildiklerimden dostluk bulmasam da, hiç önemli değil. Zaten insanların teveccühüne, teşekkürüne, ihsanına, iltifatına hiç ihtiyacım yok. Hâlıkımın mahlûku, memlûku ve abdi olmak ve sadece O’na (cc) muhtaç olmak, şeref olarak bana yeter. Allah’a kul olmaktan büyük izzet, O’na (cc) itaat etmekten ulvî lezzet mi olur? Dünyevî ve uhrevî, bütün ihtiyaçlarımın karşılanması için, O’nun lütuf ve ihsanı bana yeter. “Cenab-ı Hak bana kâfidir. Madem o var, herşey var” diyerek bulduğum teselli bana yeter.
Âcizliğimi anlayıp, cehaletimi bilip, fakirliğimi fark edip, zaafımı idrak edip, Cenab-ı Hakk’ın Kadir, Alim, Gâni, Rezzak, Rahman, Rahim gibi isimlerine iltica ederek, “yalnız O’na kulluk etmek, yalnız O’ndan yardım istemek” bana yeter. “Her şeyin anahtarı O’nun yanında, her şeyin dizgini O’nun elinde” olan bir Rabbim varken, başka kapılara müracaat etmek bana zuldür.
Bir kapı ki, yalnız orada necat,
O dururken başkasına ne hacet.
Mecâzi mahbuplarımdan, hakikî dostlarımdan, dünyanın fâni, fakat câzip hayatından geçici olarak ayrılsam da, ebedî âlemde, sermedî bir hayatta hakikî mahbuplara, bâki dostluklara, sonsuz güzelliklere, daimî nimetlere kavuşmak ümidi bana yeter.
Âlemlerin Sultanı, mahlûkatın en şereflisi, Cenab-ı Hakk’ın habibi, kalplerin tabibi insanlığın medar-ı şerefi, âlemlerin medar-ı iftiharı, “Erkân-ı İmaniyenin hakaikını göz ile görüp, melaikeyi, Cenneti, ahireti, hatta Zat-ı Zülcelâl’i göz ile müşahede etmek” gibi vasıflarla muttasıf olan Hazret-i Muhammed’e (asm) ümmet olmak gibi bir şeref bana yeter.
Cenab-ı Hakk’ı (cc) ve Hazret-i Peygamberi (asm) hakkıyla anlatan, metheden, Kur’ân-ı Kerîm’in en hakikatli tefsirini yazarak insanlığın hizmetine sunan, çağımızın güneşi, zamanımızın Bediisi, Bediüzzaman gibi bir müceddide talebe olmak ümidi bana yeter.
Yarab, beni ve neslimi Kendine kul, Habibine ümmet, Risale-i Nur’a talebe olarak yaşat ve aynı minval üzere huzuruna al. Amin...