Yarab halis eyle hislerimizi,
Sevgiyle birleştir kalplerimizi,
Bugün camilerde olduğu gibi,
Yarın Cennetinde cem eyle bizi.
Ahir zaman Müceddidi olan Bediüzzaman Hazretleri, mü’minlerin en dehşetli hastalığı olan namazsızlık marazına çare olacak çok şifalı reçeteler hazırlamıştır. Nefsin ve şeytanın kalbe şüphe tohumları bırakacak bütün suallerine mukni cevaplar hazırlamış, şifalı bir reçete olarak sunmuştur. Şeytana, kalbe nüfuz edeceği bir menfez bırakmamıştır. Böylece geveze akılları susturmuş, demir gibi kalpleri hamur gibi yumuşatmış, karanlık sefil ruhları sefaletten kurtarmıştır.
İşte o suallerden bazıları ve bunlara verilen cevaplar:
SUAL: Çok tembellerden ve târikü’s-salâtlardan işitiyoruz. Diyorlar ki: “Cenâb-ı Hakk’ın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var ki, Kur’ân’da çok şiddet ve ısrarla, ibadeti terk edeni zecredip Cehennem gibi dehşetli bir cezayla tehdit ediyor? İtidalli ve istikametli ve adaletli olan ifade-i Kur’âniyeye nasıl yakışıyor ki, ehemmiyetsiz bir cüz’î hataya karşı nihayet şiddeti gösteriyor.
EL CEVAP: Evet, Cenâb-ı Hak senin ibadetine, belki hiçbir şeye muhtaç değil. Fakat sen ibadete muhtaçsın; mânen hastasın. İbadet ise, mânevî yaralarına tiryaklar hükmünde olduğunu çok risalelerde ispat etmişiz.
Acaba bir hasta, o hastalık hakkında, şefkatli bir hekimin ona nâfi ilâçları içirmek hususunda ettiği ısrara mukabil, hekime dese: “Senin ne ihtiyacın var, bana böyle ısrar ediyorsun?” Ne kadar mânâsız olduğunu anlarsın.
Evet, Cenab-ı Hakk’ın hiçbir şeye ihtiyacı yok. Ne bizim namazımıza, ne kestiğimiz kurbanlara, ne çektiğimiz zikirlere. Her ibadet, bizim bir mânevî hastalığımıza ilâçtır, bir derdimize dermandır, bir sıkıntımızdan kurtuluş vesilesidir. İnsan namaz kılmakla, kendisine iyilik yapmış olmaktadır. Allah, kullarının bu ihtiyacını bildiği için, namazı ve diğer ibadetleri emretmiştir. Hem de ibadetlerin bize hiçbir maddî ve mânevî faydası olmasa bile, Rabbimiz emrettiği için yapmak, bir insanlık ve kulluk görevimizdir.