Ayrıca TBMM kanun yapma tekniği olarak da zaman zaman eleştirilen türden vukuata imza atıyor. Değişen ve tekrar değişen maddeler, imtiyazlı şahs-ı âlilerin hatırı için değiştiği bilinen hükümler, gece yarısı ve hatta alacakaranlık kuşağında ve adeta “paralel TBMM” eliyle değişen hükümler, gerekçesi belirsiz hükümler vs. vs…

Ama mevzuat yazma konusundaki problemimiz bununla sınırlı değil. Alt-yan düzenlemeler de adeta dökülüyor. 

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Doçenti ve “Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Hukuki Rejimi ve Anayasallık Denetimi” adlı kitabın yazarı Dr. Taylan Barın kitabının yeni baskısı için yaptığı bazı akademik hazırlıkları twitter hesabından izleyenleriyle ve dolayısıyla kamuoyuyla paylaştı. 

Verdiği özet rakamsal bilgiler şöyle: 

-İlki 10.7.2018 ve sonuncusu da 14.4.2022 de olmak üzere toplam 98 tane Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) yayımlandı.

-27 tanesi özgün CBK, 71 tanesi bunlarda değişiklik yapan CBK’lar!

-Toplam 1374 madde ve ekten oluşan CBK’ların yarıdan fazlası (779 madde) değiştirildi!

Bu üç bilgiden şunu anlıyoruz:

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir yapboz ya da yazboz tahtası var. Birileri yazıyorlar, beğenmiyorlar, silip yeniden yazıyorlar. 

“Ne var bunda, tahta bunun içindir” denilemez. Zira yazdıklarını silmeden önce Resmî Gazetede yayınlatıyorlar ve böylece yürürlüğe giriyor. (Silince de aynı işlemi Resmî Gazetede tekrar ediyorlar). 

Devlet ve millet –şimdilik ve kısmen de olsa- o resimsiz renksiz gazeteyi ciddiye alıyor. “Tamam uygulayalım, kendimizi uyduralım” diyor. Ama bir de bakıyor ki değişmiş! 

Hani hukuk güvenliği ve nerede hukuk devleti?

Yalancı çobanı hatırladınız. Haklısınız. Resmî Gazeteyi havuz medyasına döndürenler utanır mı? 

Sayın Barın’dan aktarmaya devam edelim: 

-AYM bugüne kadar 21 tane CBK’yı inceledi.

-21 CBK’nın 13 tanesi Anayasa’ya aykırı görülmezken 8 tanesi iptal edildi.

-8 iptal kararının 7’si Anayasa 104/17’ye aykırılık gerekçesiyle. Yani Cumhurbaşkanlığı münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken alana el atmış. 1 tanesi ise içerik olarak Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle.

Bu bilgilerin anlamı ise şu: 

Külliye/Saray, Türkiye Büyük Millet Meclisini yok saymayı veya baypas etmeyi alışkanlık haline getirmiş. 

Anayasa Mahkemesinin asıl işlerinden biri de bu hukuksuzluğu tesbit edip gidermeye çalışmak olmuş. Kim kızmaz bu AYM’ye!

Bu bilgilerden sonra, Altılı Masanın da sık sorduğu ve cevabını zaten bildiği ana soru şu: 

Bu yeni sistem(!) hakikaten bir sistem midir? 

Mesele doğru cevabı halka anlatmakta…