SuperHaber röportaj editörü Hülya Okur, eski Meclis Başkanı Bülent Arınç ile muhteşem bir röportaj yapmış. Bizce tam bir gazetecilik başarısı.
Bize ilginç gelen kısımları şöyle:
***
(Terör örgütü üyeliği dâvâları ile ilgili bir soruya cevaben): 15 Temmuz’daki ihaneti görünceye kadar bunların bu şekilde yapılandıklarını, askeriye içinde, polis içerisinde bürokrasi içerisinde hiçbirimiz düşünmedik ve görmedik.
Ama 15 Temmuz’dan alacağımız derslerin içerisinde; bu ihaneti yapanları yani darbeye doğrudan veya dolaylı olarak destek sağlamış olanları bir tarafa koymamız lâzım, Cumhurbaşkanımızın tabiri ile ibadet, ticaret noktasında bunlarla bir şekilde birliktelik yaşamış olanların da adaletini gözetmemiz lâzım, ayrışması lâzım.
Çünkü onların içerisinde büyük mağduriyetler yaşayan birkaç kişi değil, birkaç bin kişi var. Bütün bu mağduriyetler giderilirse, o zaman 15 Temmuz’un hakikî failleri en ağır cezaları alır, ama benim gibi, Cumhurbaşkanımız gibi, Genelkurmay Başkanı gibi, MİT Başkanı gibi bu yaşanan olaylardan habersiz kılınmış, pek çok insan gibi; doktor hastanede, imam camisinde, öğretmen okulunda… Bu insanlar da bu mağduriyetlerden kurtulmuş olur. Onların da haberi yoktu ki, çocuklarını onların okuluna göndermişler. Onların da haberi yok ki paralarını Bank Asya’ya yatırmışlar.
… Yani 15 Temmuz üzerine belki ayrı bir konuşma yapmamız lâzım. İşin başı adalettir. Devletin dini adalettir, zulüm devletin küfürüdür. Devletin dini adaletse, Allah bize adaleti emrediyorsa, birkaç kişi bile olsa ki ben biliyorum ki birkaç bin kişi, mağduriyet yaşayan insanların gözyaşlarını silmemiz lâzım. O zaman 15 Temmuz’un acısını hafifletmiş oluruz.
Soru: O mağdur edildiğini söylediğiniz kesim için sormak istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın 17/25 operasyonu sırasında yaptığı uyarıları dikkate almamaları yanlışa bilerek düştüklerini göstermiyor mu?
Cevap: Paralel Yapı’dan siz bunların darbe yapacağını anlayabilir misiniz? Biz anlayamadık. Biz MGK’daydık, anlayamadık. … bunların silâhlı terör örgütü olması meselesi 2016’dan çok az bir zaman önce bir mahkeme kararıyla söylenmiştir. İnsanlar, bunu bilmeyebilirler.
Bank Asya son anda kapatıldı.
Denseydi ki: Bu silâhlı terör örgütünün finansmanı Bank Asya’dan elde ediliyor. O zaman herkes parasını çekerdi.
Okullar son güne kadar açıktı. Okullarla ilgili bir şey söylenmedi.
Yani şunu söylemek istiyorum: 15 Temmuz felâketi büyük bir faciadır. Silâhlı bir darbe girişimidir. Bunun içinde bilfiil bulunanlar da bu darbe girişimine şu ya da bir şekilde destek sağlamış olanların anasından emdiği süt burnundan getirilmeli ve içeride ilelebet cezalarını çekmeli.
Benim derdim, bütün düşüncem; okulunda ders veren öğretmen, mihraptan imamete geçmiş imam, hastanede doktorsa doktor, üniversitedeki profesör, üniversitenin rektörü, ne yapmış da bu silâhlı darbe girişiminin içinde bulunmuş? Bunların da ortaya çıkması lâzım.
(Ergenekon dâvâları ile ilgili bir soruya cevaben): Yani bizim o zamanki kafamızla düşündüğümüz darbe girişimi, yine askeriye içerisinde bir cunta grubunun yapabileceği endişesiydi. Ama böyle takiye üzerine takiye yapmış, birilerini oraya özel olarak yerleştirmiş bir örgüt ya da bir örgüt liderlerinden Allah inandırsın hiçbirimizin haberi yoktu.
Soru: Peki artık bu vahim olay yaşandı. Bundan sonraki savunma mekanizmamızı nasıl görüyorsunuz? Daha da cesaretlendiklerini düşünüyor musunuz, cezaevinde olanların kurtuluş için güvendikleri ne?
Cevap: Onu Cumhurbaşkanımız çok iyi bilir. Ona soralım. O çok iyi bilir. İnsanlar umutla beklerler. Şimdi insanların en çok sorduğu şey “Af çıkacak mı?” Seçimde de bu çok etkili oldu... Bugün yargı noktasında olanların mutlaka yazılı hukuka bağlı kalmaları lâzım. Türk Ceza Kanunu’nda silâhlı terör örgütünün unsurları nedir? Elindeki suçlama nedir? Ben, 23 yıl avukatlık yaptım. Hâkimlik yapmadım. Ama ben de bir parçasıyım. İddia makamı var, savunma makamı var. Karar verecek hâkimler var.
… bu darbe girişimini fark edememiş olanların kusurları varsa kusurlarını bilirler. “Ama ne yapalım çok iyi gizlenmişler, biz bunları fark edemedik” diyorlarsa da bunlara değer vermek gerekir. Bu doğru bir sözdür. Ancak biz bu öz eleştiriyi kendimiz yaparken, bu öz eleştiriye başkalarının da yapma hakkı vardır diye düşünüyorum.
Yani camide imamlık yapan bir insan, “Ben de bu darbeyi görünce bunları fark ettim” diyorsa benim ondan bir farkım yok ki. O zaman o insanı da ağır cezaların önüne getirip 6 sene 3 ay, 7 sene 9 ay, 9 sene 3 ay ceza verirken adaletsiz olma demek istiyorum. Yani bu insan silâhlı terör örgütü olduğunu ne kadar biliyordu? Bu örgütün eylemlerine ne kadar katıldı? Eylem olarak ne yaptı? Bir hâkimin bunları düşünmesi lâzım.
Bu kadar lâftan sonra bir şey düşünüyorum. O da; hâkimlerimiz güzel karar vermeye başladılar. Yargıtay, güzel icraatlar yapmaya başladı, ama bir insanı özgürlüğünden bir saat bile mahrum etmek doğru değil. O yüzden tahliyelere biraz daha yer versinler.
***
Bugüne kadar AKP’de siyaset yapmış olan kişiler içinde 15 Temmuz sonrasında yapılan yargılamalar hakkında bu kadar net ve net olduğu kadar da hukukun genel prensiplerine az çok uygun açıklama yapan bir siyasetçi, sanıyoruz ki çıkmamıştır. Hepsinin ve bütün yargı camiasının duymasını ve okumasını dileriz.
Ne diyor Arınç? Özetle:
1. Darbeyle ilgisi kurulamayan, somut bir suça da karışmış olmayan, ama ceza dâvâsına muhatap olan kişiler için eninde sonunda beraat kaçınılmazdır.
2. 15 Temmuz sonrasında açılan ceza dâvâlarında ana nokta yanlış yerden alındığı için haksızlık oluyor. Hâkimlerin, cemaate mensup olmayı değil, o cemaatin içine yerleştirilmiş olduğu iddia edilen terör örgütüne üyeliği suç sayması ve cezalandırması gerekir.
3. Erdoğan’ın da başta dillendirdiği, ama sonra her nedense vazgeçtiği “üstü ihanet, ortası ticaret, altı ibadet” şeklindeki tasnif henüz uygulanmaya başlanmamış. Başlansa çok kişi beraat edecek. (Beraat edeceklerin sayısı bize göre üç-beş binle sınırlı değil.)
4. Zira terör suçunda suçun manevî unsuru kasttır ve kast yoksa suç yoktur. Kişinin cemaate mensup olduğunu zannettiren deliller örgüt üyeliğine delil olmaz.
5. Bir kişinin, cemaat olduğunu düşünmeye devam ettiği bir yapıya, Cumhurbaşkanının ikazından ve bilhassa 17-25 Aralık’tan sonra dahi bağlılığını devam ettirmiş olması suçlama için yeterli değildir. Zira 15 Temmuz’u önceden bilemez.
6. Hükümetin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, zulmü önlemek ve toplumsal barışı yeniden tesis etmek üzere hapisteki hükümlü veya tutuklulara yönelik olarak tahliyeyi sağlayacak genel bir düzenleme yapması lâzımdır.