"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Diktatörleri tanıyanlar ve tanımayanlar

Ahmet BATTAL
10 Nisan 2021, Cumartesi 09:00
Üç gün önce Ankara’da Cumhurbaşkanının makamında Avrupalı misafirler ağırlanırken ciddi bir oturma düzeni krizi yaşandı.

Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ile birlikte Ankara’yı ziyaret eden AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen’in ziyarette Michel gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanında değil Dışişleri Bakanı ile aynı seviyede ve karşılıklı oturtulması herkesin dikkatini ve Brüksel’in -bizce haklı- tepkisini çekti.

Von der Leyen iyi bir kaftan dersi verebilirdi. Allahtan “Pembe İncili Kaftan”ı bizim gibi okumamış. O dersi veremedi ya da vermedi.

Bu olayda Erdoğan'ın yanındaki koltuğa kurulan Avrupa Konseyi Başkanı Michel de, Von der Leyen'in ayakta kalmasına tepkisiz kaldığı gerekçesiyle eleştirilere hedef olmuştu.

Bunun üzerine sosyal medyasında kendini savunan Michel, yaşanan durumun, "Türk tarafının protokol kurallarını katı bir biçimde ele almasından kaynaklandığını" ve bunun da Komisyon Başkanı'nın "daha düşük bir muameleye" maruz kalmasına neden olduğunu savunmuştu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Türkiye’ye yönelik ithamları geri çevirebilmek için, oturma düzeni ile ilgili olarak, protokolde AB tarafının taleplerinin karşılandığını ve “AB tarafının telkinleri doğrultusunda böyle bir oturma düzeni ayarlandığını” söylemişti. (Tabiri caizse “yalanın bini bir para” ama kiminki yalan işte o belli değil.)

Bu olay üzerine önceki gece İtalya Başbakanı Mario Draghi de topa girdi ve “diktatör” olarak nitelediği Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i küçük düşürmekle itham etti.

Ve “dik taaaa törrr” temalı sun’i gündemimiz yeniden başladı.

Türkiye’nin tepkisi gecikmedi. İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Türk Dışişleri Bakanlığına çağırıldı.

Ayrıca Çavuşoğlu, "Atanmış İtalya Başbakanı Draghi’nin kabul edilemez popülist söylemini ve seçimle göreve gelmiş Cumhurbaşkanımız hakkındaki çirkin ve hadsiz ifadelerini kuvvetle kınıyor, kendisine iade ediyoruz" dedi.

Popülizm kokan bu açıklama bizim dikkatimizi çekti ve kafamızı karıştırdı. “Draghi’nin atanmış başbakan mı seçilmiş başbakan mı olduğunun bu konuyla ne alakası var” demekten kendimizi alamadık.

Bu atanmış-seçilmiş meselesini acaba fazla mı abartır olduk? Seçilmiş olmak seçilmiş olanın daha sonra yaptığı her şeyi meşru hale mi getiriyor? Yani asıl mesele seçilmişlikte mi? Öyle ise yakın tarihte Avrupa’da ve başka yerlerde seçimle gelen ve sonra diktatörlük kuran kişilere sadece bu sebeple “iyi diktatörler” mi diyeceğiz?

Daha ilginç bir açıklama da Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’den geldi:

“Adap ve terbiye yoksunu İtalya Başbakanı'nın hadsiz açıklamasını kınıyorum. Diktatör arıyorsa dönsün tarihine baksın."

Bu itiraza karşılık Draghi de kalksa ve “tam da dediğiniz gibi, biz yakın tarihimize bakıyoruz ve bir siyasetçi nasıl olur da diktatöre dönüşür ve hatta dünyanın başına bela olur, bunu çok iyi biliyoruz, biz kendi tarihimizle yüzleşebiliyoruz ve bu tecrübenin de yardımıyla sizi ikaz etmek için konuşuyoruz. O halde konuştuklarımızı ciddiye almalısınız” dese, ne diyebiliriz?

Elhasıl, siyasetçi lafının nereye kadar gidebileceğini iyi tartmalı. Aksi halde ana dili Türkçe olmayanlar nezdinde bile gülünç olabilir.

Okunma Sayısı: 2132
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı