Zenginle fakir arasındaki uçurumu kaldırıp geçişi mümkün basamaklar haline getirmek ve böylece sosyal barışı sağlamak, kendisini “sosyal devlet” olarak tarif eden her devletin vazgeçilmez görevi.
Ama bu nasıl ve hangi kaynaklarla yapılacak?
Anayasanın 73. maddesi şöyle:
“Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.”
Demek Devlet kendi öz serveti ve topladığı vergiler yardımıyla bu sosyal hizmeti elinden geldiğince, ama adaletle yapacak. Artan oranlı tarifeler, azalan oranlı tarifeler vs. hep bu ihtiyacın ürünü olan icatlardır.
Devletin bu hizmeti bir asgariyi ifade eder.
Devletin “zenginden alıp fakire verme” işini tek başına yapıp bitirmesi mümkün değil. Daha fazlasını vatandaşlar kendi arasında yapacak.
Bu sebeple sosyal devletin en önemli yardımcısı sivil toplum ve sivil toplumun gönüllülük esasına dayalı kuruluşları.
Devlet “resmî toplum”dur. Vatandaşlık bağıyla birbirine bağlı olan herkesin yarı mecburî birliğidir.
Sivil toplum, Devlet dışı tüm toplumlar ve topluluklardır. Kişilerin kendisini tanımlamak için kullandığı vatandaşlık aidiyeti dışındaki bütün aidiyetler ve sosyal tabakalaşmanın gereği olan sosyal tanımlamalar sivil toplum bağlantılarını ifade eder. Bir kişinin birden çok sivil toplumun üyesi olması mümkündür ve hatta iyidir.
Sivil toplum örgütleri ise kişilerin oluşturduğu ve devlet örgütü dışında kalan bütün örgütlenmeleridir.
Sivil toplum örgütleri devlet tarafından tanınmak ve aralarındaki ihtilâfların devlet yargısı tarafından halledilmesini sağlamak istiyorlarsa devletin tarif ettiği kalıba girerler. Dernek (cemiyet), vakıf, sendika vs. olurlar.
Ama sivil toplum örgütleri buna zorlanamazlar. İstemiyorlarsa tam sivil kalırlar. Buna da cemaat denir.
Sivil toplum örgütleri kendi iç kaynaklarını yani kendi toplumlarının üyelerinin verdiklerini; fakirler, hastalar… için harcamak istiyorlarsa kimsenin iznine, onayına… muhtaç değillerdir.
Ama harcayacakları parayı bulmak için dış kaynaklara açılmak yani yardım “toplamak” istiyorlarsa elbette bunu bir denetim ve düzen içinde yapmalıdırlar. Zira talip oldukları o dış kaynaklar korumasız vatandaşların elindedir. Hamiyet duygusunun suiistimal edilmesini önlemek devletin görevidir.
Yardım Toplama Kanunu işte bunun için ve sadece bunun için vardır.
Akıllı devlet sivil toplumu kendisine rakip olarak görmez, kısıtlamaz, öldürmez. Aksine kendisine müzahir (destekçi) ve murakıp (rakabe yapan, denetleyen) olarak görür, destekler, büyütür, besler.
Hele kötü örnekleri bahane ederek sivil toplumu ve örgütlenmesini kısıtlamak demokratik devletin de gereği değildir ve olamaz.