1. Bilim-kurgu filmleri, oyunlarla başlayan bu serüven Metaverse ile devam ediyor. Hedef hedonizm (hazcılık) yani dünya nimetlerinden (lezzetlerini) en fazla nasıl faydalanırız. Nefsimizin isteklerini karşılamada maksimuma çıkma.
2. Oyunlar ilk çıktıklarında bilgisayara karşı oynanıyordu. Daha sonra diğer insanlarla oynanmaya başladı. İşte bu sırada oyun oynarken de görsel efektler arttırıldı. Âdeta dünyayı önünüze serdiler.
3. Strateji oyunu oynadığım dönemde ülkemi yönetirken inek, kuzu, buğday, maden üretimi ile uğraşırdım. Bir de bakardım ki, ülkenin biri savaş açmış. Hiç savaş olmasın isterdim. Hemen oyun biterdi.
4. Oyunlarda görsellik artınca bazı oyunları adada veya deniz kenarında tasarlayıp, insanların ulaşamadığı yerleri gözlerinin önüne serdiler. Oyunu bırakıp manzara izleyenler çoğaldı.
5. Metaverse aslında bir ihtiyaca binaen çıktı. Sanal dünyada ben, kendi karakterimi (avatar) oluşturuyorum. Örnek Uzun saçlı, uzun boylu, genç. Yani tam da istediğim beden, giysi, kısaca sanal cennet.
6. İşte tam bu sırada ben sanal evrende artık olmak isteğim kişi olarak dolaşıyorum. Dünyamıza benzer sokakları, binaları, toplantı salonları olan yerlerde. Ayrıca burada kendi istediğim ya da bana müsaade edilen yeri inşa edebiliyorum. Metaverse’de arsa satışları başladı.
7. Korkum ise, Metaverse devletler üzeri olduğundan polis, ahlak, düzen ve etik kurallar yok. Neoliberaller zemini hazırlamış. Online Konserler, partiler v.s.
8. Sanal gözlükleri taktığınızda Avatar filmindeki gibi dünyadan kopuyorsunuz. İş, güç, çocuk, ev v.s. tüm sorumluluklar sizi bekliyor.
9. Mesela bıçak, adam öldürdüğü gibi ekmek te keser. Müspet tarafından bakarsak, biz Nur talebeleri herhalde büro açarız ve de babamın söylemi ile “Metaverse’de dershane açar, tüm gençleri sanal gözlüğümüzü takar derse çağırırız.” Babamın avatarı zannedersem 33 yaşında olur. :)
10. Son olarak ibadet külfeti ağar gelip hizmet/ibadet etmek istemeyen ama cennet için yaratılan insanoğlu cennete gidemeyince kendini sanal cennete verdi. Konu ile ilgili Bedüzzaman hazretleri “Bu dâr-ı dünya, dârü’l-hizmettir, dârü’l-ücret (ücret yeri) değil! (...) Burada ücretini isteyenler; bâki, daimî meyveleri, fâni ve muvakkat (geçici) bir surete çevirmekle beraber, dünyadaki beka hoşuna geliyor, müştakane berzaha bakamıyor; âdeta bir cihette dünya hayatını sever, çünki içinde bir nevi âhireti bulur.”