Konfeksiyon mağazasında kıyafet bakıyorum.
Ürünlerin muhtevalarını okuduğumda hep polyester yani naylon karışımı olduğunu gördüm. Bazıları ise % 100 naylon. Tam etikete bakarken, birden anons geldi. İçme sularında artık mikro plastikler gözlemlendiği ve poşet tüketimini azaltmak için naylon poşetlere yasa gereği, her bir poşet için 25 kuruş alınacağı, kanunî zorunluluk olduğu, anons edildi.
“Plastik torbalar, 1/1/2019 tarihinden itibaren mesafeli sözleşmeler ile yapılan satışlar da dâhil olmak üzere satış noktalarında kullanıcıya veya tüketiciye ücretsiz temin edilemeyecek. Plastik torbalara uygulanacak taban ücret, her yıl piyasa koşulları ve ilgili sektör temsilcilerinden oluşan Ambalaj Komisyonunun önerisi dikkate alınarak Bakanlık tarafından belirlenecek. Bakanlıkça belirlenen fiyat tarifesinin altında ücret uygulanamayacak.”
(Ambalaj Atıkları Kontrol Yönetmeliği)
Yönetmeliğe göre bakanlık bu yıl poşetin 25 kuruşa satılacağını ve 15 kuruşunun ise, geri kazanım katılım payı olarak devlete geri döneceğini belirtti.
Yasaya alışma süreci zor olsa da, bence ambalaj atık kontrol yönetimi için iyi bir ilerleme. Fakat pet şişe ve kıyafetlerdeki naylon tüketimine de bir sınır getirilmesini istiyorum. Hatta kıyafetlerde hiç olmamasını ve sularda da cam şise kullanılmasını temenni ediyorum.
Bediüzzaman Hazretleri Meşrûtiyet döneminde, İstanbul’da iken ulemanın, kıyafetine söz söylemesi üzerine “Siz Avusturya’ya güya boykot yapıyorsunuz; hem onun gönderdiği kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise bütün Avrupa’ya boykot yapıyorum. Onun için yalnız memleketimin maddî ve manevî mamulâtını giyiyorum” dediği gibi, bizlerde keten, yün, pamuk gibi ülkemizin mamullerini giymeli ve sağlıksız naylon kıyafetlerden uzak durmalıyız.