Bediüzzaman Said Nursi ‘’Risale-i Nur mesleği odur ki, zihinlerde bir iz bırakmamak için, sair ulemaya muhalif olarak, muarızların şüphelerini zikir etmeden öyle bir cevap verir ki, daha vehim ve vesveseye yer kalmaz.’’1 diyor.
Özellikle dini konuları suistimal ve istismar edilmemesi için; daima iftrat ve tefritten azade hadd-ı esvat ihtiyar edilmelidir. Yani her zaman aşırı olmayan, normal olan yöntem seçilmelidir. Çünkü ’’İfrat gibi tefritte muzırdır, belki daha ziyade; fakat ifrat, tefrite sebep olduğundan daha kabahatlidir. Evet, ifrat ile müsamahanın kapısı açıldı’’2 Evet, bu tespit özellikle bu meselelerde çok önemlidir.
Diyanet camiamizin güzide âlim ve din adamlarına bir teklifimiz olacaktır. O da, ananevî olarak her zaman ve hep alışık olduğumuz ve Anadolu’muza has ‘’Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in (asm) hitabıyla işe başlayarak, zaman içerisinde özellikle bir kesim tarafından çokça kullanılan ve dindeki hoş görünün kötüye kullanıldığı ve adeta erinircesine ‘’Peygamberimiz Hazreti Muhammed (asm)’’ veya ‘’Peygamber Efendimiz (asm.)’’ hitapları yerine, yalnız ‘’Efendimiz (asm)’’ olarak telaffuzu, ile eksik ve yanlış hitab edilmesidir. İşte bizim istediğimiz Diyanet Tv tarafından bu yanlışın düzeltilip kamuoyumuzun bilgilendirmesidir. Çünkü kısa bir zaman içerisinde dilimize ve dinî inanç ve geleneklerimize bulaşan birçok âlim ve bilim ve din adamı tarafından bile telaffuz edilen bu hitap tarzının sakıncalarının belirtilmesidir. İşte Diyanet Tv den bu anlayışın kamuoyu ile yeni baştan paylaşılmasını bekliyoruz.
Bir de şu’’ İslâm’’ kelimesi telaffuzu da sanki slogan çağrıştırıyor. Bu kelimenin de yerine de ya ‘’İslâmiyet’’kelimesi, ya da yerine göre ‘‘İslâm dini’’ deyimi kullanılabilir ve telaffuz edilebilir. Bu sanki insana daha çok kucaklayıcı ve kuşatıcı gelebiliyor.
Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden merhum Zübeyir Gündüzalp, Konferans isimli eserinde ‘’Asrımızdan evvelki İslâmiyet’in ilmi kelâm dâhileri ve dinimizin harika imamları ve Kur’ân-ı Hakîm’in dâhi müfessirlerinin vücuda getirdikleri eserler kıymet takdiri olmayacak derecede kıymettardır. O zatlar İslâmiyet’in birer güneşidirler. Fakat bu zaman, o büyük zatların yaşadığı zaman gibi değildir’’diyor 3. Evet, bu tesbit de doğru ve işin gerçeği de öyledir.
İşte Risale-i Nur, bu câmi’ ve külli ve yüksek marifet caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kur’ân aleyhine ve İslâmiyet ve insaniyet zararına ve âdem âlemleri hesabına tahribatçı küllİ cereyanlara karşı Kur’ân ve iman namına mukabele ediyor. Elbette hadsiz tahşidâta ihtiyaç vardır ki, o hadsiz düşmanlara karşı dayanıp, ehl-i imanın imanını muhafazasına Kur’ân nuruyla vesile olsun’’4.
Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın eli altında dünyanın mühim ve en büyük bir hazinesi bulunuyor. O hazine ise, Risale-i Nur’un hazır programıdır. Bu programla Diyanet İşleri Başkanlığı, yalnız bize değil, belki bütün dünyaya hitap edebilir ve etmelidir.
Selam ve dualar, dualarınızı bekleriz.
DİPNOTLAR:
1-Hizmet Rehberi s, 41 2- Muhakemat (Birinci Makale) 3- sayfa , 22 4-Hizmet Rehberi s, 51-52