İnsanlıkta hürriyet fikri ile “meyl-i taharri-i hakikat/ hakikati araştırma meyli” uyanmış. İşte demokrasi ile yönetilen medeni dünya! Soruyor, sorguluyor, şeffaflık istiyor. Bunun ne kadarı İslâm âlemi ve ülkemize yansımış?
Artık samimî dindar ve hürriyetçi zihinler sorgulamalı: İktidar hürriyetçi, demokrat mı?Uygulanan eğitim politikası İslâmî mi; yoksa, Kemalizmin, vahşi kapitalizmin, politikaları mı? Anayasa, kanunlar fıtrata uygun mu? Adalet sistemi Kemalizmin, vahşi kapitalizmin mi?
İktidarın aileye, cemaatlere uyguladığı politika İslâmî mi; yoksa, Kemalizmin, vahşi kapitalizmin ürünü mü? İktidarın uyguladığı Anayasa, demokratik mi? Baştan sona yasaklarla dolu 12 Eylül 1980 darbe-i münafıkanesinin ürünü 1982 Anayasası hâlâ geçerli değil mi?
İktidarın uyguladığı ekonomik politika İslâmî mi, yoksa, Kemalizmin, vahşi kapitalizmin politikaları mı? Uygulanan dış politika “sulh/barış, dayanışma ve yardımlaşma” üzerine bina edilen bir politika mı yoksa, Kemalizmin, vahşi kapitalizmin mi? “İşler “liyakat, hak etme/adalet” esaslarına göre mi; yoksa, Kemalizmin, vahşi kapitalizmin müstebit kurallarına göre mi?
İktidar ve yöneticiler meselelere hürriyet/ meşrûtiyet/ demokrasi, şeffaflık, sorgulama gibi değerlerle mi yaklaşıyor; yoksa müstebit Kemalizmin, vahşi kapitalizme göre mi? Yolsuzluk, yoksulluk ve rüşvetler engellendi mi, yoksa eskiye nazaran azıttı mı? Milletimizin örf ve geleneklerine aykırı yayın yapan başta tv kanalları olmak üzere İslâmî bir eğitim ve kültürü mü yansıtıyorlar? Yoksa, Kemalizmin, vahşi kapitalizmin politikaları mı? İktidarın takip ettiği ötekileştirici politikalar sorgulanmalı değil mi?
AB’ye niçin girilemedi; bunun için gerekli performans niçin sergilenmiyor?
“Biz Müslümanız, onun için almıyorlar!” sözleri havada kalıyor! Buyurun, özbeöz Avrupalı İngiltere’ye, Brexit ile kan kusturuyorlar ve standartlara, ölçülere riayet etmesini istiyorlar!