“Genç nesilleri kaybediyoruz!” feryatlarına nasıl cevap vermeliyiz?” sualinin cevabını bulmaya çalıştık. Şimdi de Risale-i Nur’dan birkaç çarpıcı örnek sunalım.
Ara tatillerde genç yazarlarımıza okuma, yazma teknikleri seminerleri verilmeli.
Gençlere ve (orta yaşlılara), telefon, internet kullanma ve tv izleme rehberi çıkarmalı.
Gençleri, derslere anne-babalarından ziyade sevdiği, hürmet ettiği, diyalog kurduğu kişiler çağırmalı, yönlendirmelerini sağlamalıyız.
Bediüzzaman’ın gençliğe bakışını anlatan bir kitapçık çıkarmalı.
• Ey bu vatanın gençleri, Üstad’ın gençlik yılları (ilk hayatı),
• Bir zaman, Eskişehir Hapishanesi’nin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramı’nda oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı.
• Eğer sesim erişseydi olanca kuvvetimle bağırarak, küre-i arzdaki gençlere diyecektim: “Risaleleri ciddî okumak ve yazmak, yirmi sene medresede okumaktan fâiktir ve daha menfaatlidir.” Medresede okumaktaki maksat, evvelâ kendini kurtarıp, saniyen ümmet-i Muhammed’i (asm) kurtarmaya çalışmak değil mi? Risaletü’n-Nur ve Mektubatü’n-Nur, yirmi senelik medrese ilmini veriyor itikadındayım. Ve herbir Risale, tek başıyla bir mürşid-i ekmeldir. Kalbi bozulmamış herhangi genç, bir Risaleyi alıp dikkatle ve teslimiyetle okusa, daire-i inkıyâda geliyor, ıslah oluyor.
• Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan çok tekrarla, en ziyade “Halekassemavati ve ardı/Gökleri ve yeri yarattı. (En’âm Sûresi, 6:1)- ve “Rabbu’s-semavati velardı”/göklerin ve yerin Rabbi. (Ra’d Sûresi, 13:16)- âyetleriyle Hàlıkımızı bize tanıttırıyor, diye o mektepli gençlere dedim. Onlar dahi tamamıyla kabul edip tasdik ederek “Hadsiz şükür olsun Rabbimize ki, tam kudsî ve ayn-ı hakikat bir ders aldık. Allah senden razı olsun” dediler. (Asay-ı Musa)
• Gençlik Rehberi Mahkemesi münasebetiyle iki defa İstanbul’a gelip üçer ay İstanbul’da kaldığı 1952-1953 tarihlerinde ve daha sonra yine Emirdağı’nda iken talebelerine yazdığı mektuplar ve mahkemelere ve dâvâlara temas eden meselelere dair müteaddit bahislerdir. (Barla Lâhikası)