"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Irkçılık “ene” ağacının acı meyvesidir

Ali FERŞADOĞLU
18 Nisan 2019, Perşembe
Milliyet ve milliyetçilik - 8

İslâmiyet milliyeti reddetmez. Milletini sevmeyi de İslâm ahlâkından sayar. Bediüzzaman Said Nursî, toptancı, ya “hep”çi, ya “hiç”çi değildir. Her meselede olduğu gibi, milliyeti de “müsbet ve menfi” olmak üzere ikiye ayırır.

Menfi milliyetin (milliyetçiliğin, ırkçılığın) tefrikaya, hasede, çatışmaya, ihtilâfa, ötekileştirmeye, adaletsizliğe, duygusallığa götürür.

Müsbet milliyet kaynaşmaya, dayanışma, yardımlaşmaya ve uhuvvete. Bu Ümmet kardeşliğidir. Ve ayrıca, “dinî, vatanî ve sınıfî” olmak üzere bütün insanlığı kucaklayan bir milliyet anlayışıdır. Bediüzzaman’ın tabiriyle, “İslâm milliyeti”dir.

Menfî milliyet, diğer adıyla ırkçılık, felsefenin gayr-ı meşrû çocuğudur. Irkçılık adalete mânidir, şevki kırar.

Irkçılık, boş yere övünmek, haksızlık etmek veya haksız ırkdaşlarına taraf olup zulmetmektir.

Menfi milliyette, sadece gençliğe yönelik, hissî, büyüleyici ve geçici bir güç bulunur. Oysa, insanlık, sadece gençlerden ibâret değildir. Toplumun büyük bir bölümünü teşkil eden çocuklar, ihtiyarlar, hastalar, sırf âhiretini düşünen dindarlar ne yapılacak? Bu beş sınıfa, ırkçılığın, ıztırap, sıkıntı ve zaman israfından başka verebileceği hiçbir şey yoktur.

“Milletin selâmeti için her şey fedâ edilir” şeklindeki zâlimce prensip ırkçılığın yadigârıdır. “Devletin bekàsı için de her şey, hatta halkın hakları da fedâ edilir” prensibi de böyledir.

Irkçılık “ene” ağacının acı meyvesidir. Bu milliyet İslâmiyete hizmetkâr ve kale olur. Onun yerine geçmez. Yani, milliyet, millete ait örf, gelenek ve inançlar dinin yerine geçmemeli. Yani, hayatımızın her katmanında, Kur’ân ve iman hakikatleri esas alınmalı, hayat buna göre tanzim edilmeli. Yoksa örf ve geleneklere göre değil. 

Bediüzzaman milliyet anlayışı için şöyle der:  

“Şu müsbet fikr-i milliyet, İslâmiyete hâdim olmalı, kale olmalı, zırhı olmalı; yerine geçmemeli. Çünkü İslâmiyetin verdiği uhuvvet içinde bin uhuvvet var; âlem-i bekada ve âlem-i berzahta o uhuvvet bâki kalıyor.” (Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbât, s. 310.) Yani, milliyet İslâmın zırhı olmalı, kalesi olmalı, İslâma hizmet etmeli. Milliyet bir kale gibidir, İslâmiyete, Müslümanlığa kale olursa bir manası olur.

Milliyet bir hizmetliliktir. Milliyet İslâma hizmetçi olmalı, yoksa İslâmı kendisine hizmet ettirmemeli.

Okunma Sayısı: 1116
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı