"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“İslâmcılık”tan “siyasal İslâm”a

Ali FERŞADOĞLU
11 Şubat 2015, Çarşamba
“Siyasal din”, 1789 Fransız İhtilâl-i Kebiri ile ortaya çıkan liberalizme ve sâir felsefik “akım ve izm”lere, bu arada, “Alman Hıristiyanlığı, yüce önderlik” gibi mefhumlardan mülhem, II. Batı-Yahûdî patentli bir mefhum.

Daha sonra Batı’da, “İslâmcılık” hareketinden esinlenerek, İhvan-ı Müslimîn ve Humeyni’nin İran devrimi’nden sonra, ard niyet güdülerek “siyasal İslâm” sözcüğü türetildi. 

Türkiye’de İslâmcılık, 1950’lerde zemin bulamaz. 1970’lere kadar olan dinî birikimden istifade ederek MNP adı altında nüksederek siyaset sahnesinde tekrar görünür. Millî Nizam’dan Refah’a kadar uzanan siyasî hareketi, hem içeride hem dışarıda ‘İslâmî’ olarak nitelendirildi. Batılı yazarlar, meseleyi, kendi “hermeneutik” (bir felsefi yorum tekniği) konumları gereği anlayamadılar. Türkiye’de İslâm’ın kamu alanında ‘biraz fazla görünmesi’ni, Türk milletinin tarihi ve kültürel arka planını düşünerek değerlendirecekleri yerde, onu ‘yeni bir fenomen’ olarak gördüler. Doğu’nun malını  Batı’nın mi’yarına vurdular ve “Türkiye’nin siyasal İslâmı...” dediler.

Bu “söylemi” biz de Batı’dan alıp kullanmaya koyulduk.

“Siyasal İslâm”, “İslâm kültür tarihine yabancı, nev-zuhur, kışkırtıcı bir tür siyasî bid’at terim”1 olarak vasıflandırırken, anayasa hukuku profesörü Mustafa Erdoğan ise sosyal bilimler terminolojisinde “siyasal İslâm”ın veya “İslâmcılık”ın dar anlamda İslâm dinini politik bir ideoloji olarak algılayan hareketleri ifade ettiğini belirtir ve dinin din olarak değil, bir ideoloji olarak algılanması bakımından “siyasal İslâm”ın ‘geleneksel İslâm’dan ayrıldığına vurgu yapar: İslâmcılar, ‘İslâm’ deyince dinin kendisini değil de bir ‘siyaset’i kast ederler.

Ancak, İslâm tarihindeki siyasî düşünürlerin kitapları incelendiğinde, bugün anladığımız anlamda bir “İslâm devleti” tarifini bulamayız. Vahhabilerin üstad olarak kabul ettikleri İbn Teymiyye’den adı rasyonaliste (akılcıya) çıkmış bulunan İbn Rüşd’e kadar incelendiğinde, İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) etiketli İslâm devleti formülasyonu çok nevzuhur bir hadise olduğu görülür.

Osmanlı’da hilâfet güçsüzleştikçe özellikle Mısır’da Reşid Rıza, Hasan el-Benna ve Ali Abdurrazık tarafından bir karşı devlet modeli olarak ortaya konulmuştur İslâm devleti. 1965’lerden itibaren Cumhuriyet’in din alanında bıraktığı boşluk sayesinde Seyyid Kutup’ların, Hasan el-Benna’ların salgın halinde tercüme edilmesiyle belli bir çevrenin kafasında ortaya çıktı ve yayıldı. 2

Dipnotlar:

1- Doç. Dr. Durmuş Hocaoğlu.
2- Mustafa Armağan, Zaman, 11 Şubat 2000.

Okunma Sayısı: 2508
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı