Bir dizi iftira listesini diğer İslâm vilâyetlerindeki adamlarına göndererek Halife’ye karşı bir kıyam hareketi başlattı ve şu talimatı verdi: “İşe, bütün devlet erkânını kötülemekle başlayın.”
Böylece İslâm vilayetlerinde fitne ve fesat ateşini alevlendiren İbn-i Sebe, bu çalkantılar sırasında, Şiîliğin ilk çekirdeği olan Sebeiyye mezhebini Mısır’da kurdu ve çokça taraftar buldu. 1
Onları Hz. Osman (ra) aleyhine tam mânâsıyla şartlandırdı. Ve yeni halife arayışını şu gerekçelerle başlattı:
“Hz. Osman kusurlu ve hatalı bir insandır. O halde onun yerine gelecek kişinin hatadan sâlim, masum bir insan olması lâzım. Bu masum insan ise Hz. Ali (ra) olabilir...”
Bu dâvâsını güçlendirmek için de Hz. Ali’yi (ra), masal kahramanları gibi gösteriyor, birtakım hurâfe ve hikâyelerle onun, insanüstü bir varlık olduğunu telkin ediyordu.
Bir müddet sonra etrafındaki insanlar gitgide birer Hz. Ali (ra) meczubu haline getiriyordu. Onu adeta İlâhlaştırıyordu.
Ve sıra güya Hz. Ali’nin (ra) hakkını almaya gelmişti.
Şöyle diyordu: “Her peygamberin bir vasisi vardır. Hz. Peygamber (asm), Hz. Ali’yi (ra) vasi tayin etmiştir...” 2
Bu ve benzeri telkinlerle çevresindeki insanların duygularını, arzu ettiği noktaya getirdi; Medine’yi basıp Hz. Osman’ı (ra) öldürmeye karar verdi. Güya hacca gidiyormuş gibi yaparak harekete geçirdiği adamlarını Medine yakınındaki Meyve’de topladı. İlk fırsatta Medine’ye girecek ve Hz. Osman’ı öldüreceklerdi.
Katlin, Haşimîler tarafından yapıldığı intibaını vermek için de Mısırlılar Hz. Ali’nin (ra) etrafında toplanacaklar ve güya Hz. Ali’nin hakkını müdafaa edeceklerdi. Tâ ki, Emevîlerle Haşimîler karşı karşıya gelecekler ve böylece iç savaş başlayacaktı.
İbn-i Sebe, daha önce Basra, Mısır ve Küfe gibi merkezlerdeki adamlarına Hz. Aişe, Hz. Ali, Hz. Talha ve Hz. Zübeyr’in (ra) imzalarıyla uydurma mektuplar göndermiş ve onlardan güya Hz. Osman’ın (ra) hilâfetten uzaklaştırılmasını istemişti.
İbn-i Sebe’nin komitecileri bu mektuplarla birçok insanı ifsat edip, etrafına binlerce insan topladılar.
Dipnotlar:
1- Ziyaeddin Gümüşhanevî, Netaic-i i’tikadiye, s. 86.
2- Prof. Muhammed Ebû Zehra, Mezhebler Tarihi, s. 39.