Ölümün adını koydum: Hayat... gibi...
Nereye gitsem yanımda bir sevgili gibi...
*
Derdi olmayan insan mıdır!
Hiç mi derdin yok; ölüm var!
Terk edip gitmek var; buraları!
Ha bugün ha yarın...
*
Tam dünyaya daldığım anda; bir haber geliyor: Falan dünyayı bitirdi! Unuttuğumda ölümlü olduğumu; bir veda haberiyle şöyle bir sarsılıyorum. Bugün de öyle oldu. Bir dostum daha gitti. Ölüm bu kadar yakın mı yakın! Hayat bu kadar sade mi sade... Ölüm kardeşliği olmadan; hayat kardeşliği de olmuyor gibime geliyor!
*
Anla: Ölüm var!
Anladı: Ölüm var!
Anladım: Ölüm var!
*
Ölecek gibi değildi; öldü!
Hep kaçardı ölümlü sözlerden.
Mezarların yakınından geçmezdi.
Sonbaharların yüzüne bakamazdı.
Ne yaptı, etti; öldü!
Planları yalan oldu.
Alan satan oldu mirasını.
“Yarın” yazıyordu bıraktıklarında;
Taptaze bir şimdiki zamanda öldü.
Öldüğünde çok yaşamaklıydı!
Öldü; nasıl olduysa!
*
Çok uzaklaştık hayattan;
Mezarları şehirlerden kovunca!
*
Cenazelerde diriliyoruz.
Şehre bakmıyor kimse.
Herkes işinde gücünde...
Ölümünü kucaklıyor herkes!
Şehir sıradan; ölüm efsane;
Ohh be!
Ölüyü bilmem; şehir rahat uyur bu gece!
*
Gece...
İncecik bir hece gibi seslenir.
Şeffaf bir ölüm haberi...
Uykulara çağırır;
Ölümü çağırır gibi...
*
Konuşmalar yetmiyor.
Susmalar yetmiyor.
Diplomalar, paralar yetmiyor.
Zamanlar, mekânlar yetmiyor.
Ölüm hepsine yetiyor.
*
Ölü Sesleri
Büyüdükçe köreliyor mi duygularımız.
Daha sağır, daha kör, daha cimri...
Misketlerimiz kayboldu; ondan mı!
Uçurtmaların selâmlarını unuttuğumuzdan mı!
Ne yol, ne ekmek, ne su veriyoruz.
Gölgeleri bile paylaşmıyoruz.
Bir çığlığın adı olsam;
Çağırsam, çağırsam çocukluğumu.
Beni bu okullardan, evlerden alın!
Sanki bir et yığınıyım; kekeme bile değilim!
Aşkın bütün renklerini kaybettim; solgun bir baharım.
Yağmalanmış bir bestenin ölü sesleri...
*
Evet... ölüm var!
Ha yakın ha uzak...
Evet... Ölüm var;
Geliyor üstümüze üstümüze...
Ùstümüze pek almayız; ne/den/se?!...
*
İsraftan, hırstan, cimrilikten, etiketim/param var diye ötekini küçük görmekten vazgeç/e/miyorsak; ölümlü olduğumuzu unutuyoruz, ha!
*
Geleceksin bir gün;
Kendine (geleceksin!)
Öleceksin bir gün;
Kendini (göreceksin!)