"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayatı okuma diploması (3)

Ali HAKKOYMAZ
16 Ağustos 2019, Cuma
Said Nursî okullarda okutulması gereken iki dersin müfredatını bütün kitaplarında anlatır. Her şeyi içinde iki ders, ha!

İlk ders: Marifetullah... O’nu bilmek dersi... 

İkinci ders: Muhabbetullah... O’nu sevmek dersi... Fizik dersen O’nun kitabından ilhamla yazılan ders... Sadece şiir değil ki ilhama mazhar olmanın adı. Kimya dersen; yine Kâinat Kitabı’nı okuyuşun formülleri... Yıldızlar olmasaydı; hangi astronomi kitabı yazılacaktı. 

Bir gün pırıl pırıl gençlerin önünü okulun merdivenlerinde kestim. Damdan düşer gibi attım kucaklarına en kolay soruyu.

Kaç kitap var, çocuklar? Hepsi birbirine baktı. Durdular. Güldüler. Şey...lendiler ama soru kolaydı da bu kolay soru niye sorulurdu ki!

Tek kitap var, dediler; başımı kaldırdım. Dört dediler. Bekledim. Derken hocaları geçecekti yanımızdan. Onu durdurdum. 

Hocam, dedim; ben bu gençlerle anlaşamıyorum. Niye Ali Bey, dedi. Ben üç kitap var, diyorum; bunlarsa bir diyorlar, dört diyorlar.

Anlatsan da biz de öğrensek dedi Musa Bey; biraz da “bu soru da nasıl?” gibilerinden sorulu bakışlarla. Anlattım. On Dokuzuncu Söz’ün girişindeki o üç kitabı söyleyince işin rengi değişti. 

Said Nursî gördüğümüzü, bildiğimizi sandığımız şeyleri bizi üzmeden, sanki, bak aslında siz bunlara aşinasınız üslûbuyla eksik yerlerimize dokunur, dertlerimizi şefkatle sarar sarmalar. 

Ve bu yıldızlar bahsini okuyan (merhum) Hüseyin Demirkan bu yıldızların hutbesinin tesirinde kalacak ve ‘Yıldızların Esrarı’nı yazacaktı. Bu küçük kitapta da okulun dışına çıkmanın güzelliğini görünce koşup Sözler’i alacak sonra siz de başka bir “yıldızlar kitabı” yazacaksınız; bilinir mi! Zaten Risaleler sizi öyle kendine çekiyor ki... o okuduklarınızı ille paylaşmak istiyorsunuz. 

Güzellik, üslûp, arayış, yenilik, kelime yetmezliğinden ölen, şeklen açık; aslen kapalı okulların yerine açılmış bir üniversitedir Risale-i Nur. Gorki’nin ‘Benim Üniversitelerim’ kitabının ismi de çok şeyi anlatmıyor mu! Aslında okullar sadece ülkemizde iflâs etmedi. Öyle ki bütün dünyada işin farkına varanlar okulunu bir yerden sonra terk ediyor ve nazının geçtiklerini de vazgeçirmeye çalışıyor. Zaten öyle olsaydı böyle olmazdık. Said Nursî de birkaç ay okuduğu medreseyi terk edip hayatını zehretme pahasına yollara düşmezdi belki!

Hangimiz bu okullara seve seve gittik ki... Eğitimin “öğütüm” olduğunu öğrendiğimizde vakit çoktan geçmiş oluyordu. Okullar düşünmenin sınırlarını zorlayacak, cehaleti horlayacakken; fikrin, merakın zincire vurulduğu, soru sormamanın, ezberciliğin baş köşeye kurulduğu “kurum”lar olacak ve tembellik, gurur, cehalet kurum bağlayacaktı. Öyle de oldu. Kör, sağır, dilsiz, kelimesiz, ilgisiz, bilgisiz yani hayatı es geçen, kuşlara, kelebeklere, yağmura, seher vaktine, bulutların arasından süzülerek akan aya bakmadan, bakıp da konuşamadan geçen bu hayatlar ne yazık ki hayat diye takdim edildi. 

Okunma Sayısı: 1920
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı