*
Kelimeniz azsa; kelime biriktirin! Yani okuyabildiğiniz kadar okuyun! Yazarı anlamıyoruz diye; yazarın kelimelerini alakası olan olmayan kelimelerle takas etmeyin! Buna gerek de yok; hakkınız da... Kendin kitap yaz; bir diyeceğin varsa! Başkasının kitabını böyle kurcalayıp durma! Yunus Emre’nin kelimelerini yerinden oynatırsan; şair ölmemişken; ölür işte!
*
Zaman; kelime çağı.../
Kimine şifa;
Kimine ağı...
*
İsterseniz ülkenin yollarını altın kaplayın. Fikir adamlarınız ekmek peşindeyse... eğitiminiz dünyanın sonlarında... okuma seksen altıncı sıradaysa... Yahya Kemal’in şiirleri bile birkaç bin rakamındaysa... ve yazmak cesaret işiyse... adım başı elli katlı beton, sadece rüzgârını keser şehrin, silüetini bozar, şehri havasız, insanları dermansız bırakır.
*
Yazmak; aramaktır.
Konuşmak, bakmak...
Hattâ susmak...
Düşünmek; aramaktır.
Aramaktır; yola çıkmak; aramak...
*
Çok konuşuyoruz.
Biraz sussak.
Her şey karıştı.
*
Susmak mı konuşmak mı!
S-öze uzak bir dünya...
Daha daha çocuklarla konuşmak belki!
Gençlerle... pırıl pırıl...
Zırıl zırıl büyükleri gördükçe;
Çocukluğuma, gençliğime kaçtığım bundan;
Ayıplamayın beni!
*
Yıllardır televizyonum yok. Bakıyorum olanların da canı sıkılıyor. Kimi seyredip dinleyim?!... Her yer propaganda... Aynı laflarla kuru sıkı sloganlar... Muhakemat’ta lafızperestlik, bir hastalık olarak geçer. Sözü allayıp pullayıp... laf olsun diye konuşmak... hakikati gizlemek zulümdür. Hayatınızı sizi hemen hiç ilgilendirmeyen şeylerle telef ediyorsanız; aynanın karşısına geçin.
*
Adam profesör olmuş. Etkin yetkin diye televizyona çağırıyorlar. Yeni bir şey yok. Türkçe yok. Net bir şey yok. Spiker ona gülüyor; o da spikere... Kendi kendilerini sansürlüyorlar. Düşündürücü, hımm dedirtici ne var, diye bakıyorum; yok. Yoldan geçen biri gibi konuşmalar... Lütfen; kendinizi ve halkı ciddiye alın. Sınıfta ders anlatır gibi... yok, yok; ders de böyle anlatılmaz. Dünya bitti mi yoksa? Ne o öyle; hakkın hatırını kırmalar!
Yerinde konuşmak, yerinde susmak edebiyat... Gevezelik, edebsizlik; sus pus olmaksa korkaklık...
*
Doğum sancısı çekiyor dünya.
Neye el atsan; elinde kalıyor.
Ümitsiz değilim; fotoğraf böyle!
Üzülmek insan işi; kalbimiz var.
Okumayı bilirsek; dünya kolay...
Bir dili var her şeyin.
Sokaklar, reklamlar aldatmasın; geç!
Haberler can sıkıcı...
Bedava komedi seyri için; koşun diyorlar.
Herkes “iyi” oynuyor rolünü.
Senaryo sezonu çok uzun sürdü;
Yüzyıldır adımızı unuttuk.
Oyunumuzun bitmesine az kaldı;
Işıklar yandı yanacak!
*
Bakışını kaybeden dünya...
İşi gücü: “Para bul!” dünya...
Dünyayı can pazarına çeviren dünya...
Parasında saadet; diplomasında marifet olmayan dünya...
“Bana bağlanmayın!” diye yapıyorsun belki de bunları?!...
İyi misin dünya?!...