Maişetini ziraatla temin eden ve “Müslümanlardan bir kimse bir ağaç dikerse, o ağaçtan yenen mahsul mutlaka onun için sadâka olur. Yine ağaçtan çalınan meyve de o Müslüman için sadâka olur. Kuşların yediği de sadâkadır. Herkesin ondan yiyip eksilttiği mahsul de o diken Müslüman’a ait bir sadâkadır” 1 hadis-i şerifinin sırrını keşfederek ekip biçtikleriyle hem çoluk çocuğunu geçindiren, hem de fakire fukaraya tasadduk etmeyi şiar edinen sâlih bir kimse, vefat eder.
Evlâtları, babaları vefat eder etmez onun âdetlerini terk ederler. Babalarının yaptığı hasenatı yersiz ve lüzumsuz gördüklerinden, bahçelerindeki mahsulü kaldırır kaldırmaz paraya çevirip, paylaşma kararı verirler.
Ne var ki sabah kalktıkları zaman mahsul adına bir şey göremezler. Cenab-ı Hak afetiyle almıştır onlardan, verdiklerini.
Tam da Kalem Sûresi’nde ifadesini bulduğu üzere:
“Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna da etmiyorlardı. (İnşaallah demiyorlardı veya yoksulların payını ayırmıyorlardı.) 2
“Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de, bahçe kapkara kesildi.” 3
Vefasız evlâtlar yarına dair hesaplar yaptılar, ama Allah’ın hesabını hesaba katmadılar!
Âyet-i Kerimede, devamla: “… Bugün orada hiçbir yoksul yanımıza sokulmasın! diyerek fısıldaşa fısıldaşa yola koyuldular.” 4
“Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.” 5
(Yanlış yere gelmediklerini anlayınca da şöyle dediler:)
“Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!” 6
Cenab-ı Hak, babalarını, o bahçenin mahsulâtıyla kimlerin rızkına vesile kılmış; bu surette adam, kimlerin duâsını almıştı kim bilir?
Hesapları tutmayan, karşılaştıkları manzara karşısında şaşkına dönen müteveffanın evlâtları, âyette tasvir edildiği üzere inceliği fark edip, nâdim oldular mı bilemiyoruz.
Ama unutmamak gerekir ki:
Yukarıda adı geçen bahçenin harap olması örneğinde olduğu gibi eğer, “Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir?” 7
Seni veren O; sana veren O. Var olan her ne varsa, veren O.
Öyleyse, sen de, verilenden ver!
Dipnotlar:
1- Buharî, Tecrid-i Sarih, 7: 122.
2- Kalem Sûresi, 17-18.
3- Kalem Sûresi, 19-20.
4- Kalem Sûresi, 23-24.
5- Kalem Sûresi, 26.
6- Kalem Sûresi, 27.
7- Mülk Sûresi, 21.