Unu eleyip, eleği duvara astığım ve evde bulunmaya başladığım zaman zarfında, zaruret olmadan işlerinin ucundan pek tutmazdım. “Ev işleri, hanım işi” dercesine…
Serde erkeklik, serde kazaklık var ya!
Gerçi merhume eşim bu hususta bana fırsat vermez, elinden geldiğince, gücü yettiğince her işini yapardı.
Tâ ki, güç yetiremediği işler oluncaya kadar.
Elbette ki onları, ben yapardım; ardı sıra, tepkisine bakardım.
Netice?
Neticesi; bunun için dua üstüne dua eder dururdu.
Ev işine yardım etmek, zül değil. Bilakis, eşlerin işlerine yardım etmesi, sünnettir.
İşte, Âlemlerin Efendisi’nin (asm) eşlerine yardımdaki birkaç örnek davranış: Elbisesini mübarek elleriyle kendisi dikip yamar; ayakkabılarını tamir eder, koyunlarını sağar; hatta hamur yoğurduğu zamanlar bile olurdu.
Buyurun!
Bize ne oluyor ki, kendimizi dev aynasında görüyoruz?
Ondan çok memnunum ve razıyım. Rabbim de razı olsun, eşimden.
O, şimdi bu dünyada değil.
Fâniyâtın her kahrını bitirdi; ecel geldi, öz yurduna götürdü.
Sağlığında ona, yeteri kadar yardımcı olmadığıma; ona yapamadıklarıma o kadar çok hayıflanıyor, o kadar çok üzülüyorum ki, tarif için söz yetmez.
Hep, “keşke” deyip duruyorum.
“Keşke”lere, keşke fırsat vermesek; pişman olup, keşkelerle, ömrü heder etmesek!
Ruha doğan iyi niyet, muhataba özeldir; tehir etmez, zamanında yapar isen, güzeldir.
Biliyor musunuz?
Şu an, koca evin, -büyük küçük- işleri kalanlara kaldı, bak!
Peki, şimdi kılıbık mı olduk?
Fatma Hanım, hastahaneden eve geldiği ilk günlerden bir gün, ortalıkta dört döndüğümü görünce, bana; “Hanımlık, kolay değil” demişti.
Bendeniz de, o günler, duydum geçtim o sözü.
O cümlenin manasını idrak ettim, gidince.
Elbette ki fıtratlar ve buna göre de, herkesin zorlukları farklı. Ona söyleyecek sözümüz yok.
Rabbim cinsiyeti, meziyeti; mahiyeti ayırmış. Ama hayat birleşince, fıtratın mıtratın esamesi okunmuyor. Çünkü iki insan, eş olunca her biri; bir bütünün yarısı.
Cenab-ı Hak, Kitabında, “Kaynaşmak için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun varlığının delillerindendir” (Rum S. 21) buyurmuyor mu?
Sevgi ile anlayış, birbirinden farklı şey.
Birbirini, zamanında anlamak; her birine, hakkı teslim demektir.
Lâfı biraz uzattık.
Yunus olsaydı, kısaca; “Ete kemiğe büründüm / Yunus diye göründüm” der, işi bitirirdi. Biz de, şu cümleyle, son noktayı koyalım:
Eldekinin kadrini, elde iken bilmeli!
Vesselâm.