"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sevginin miyarı

Ali Rıza AYDIN
28 Şubat 2019, Perşembe
Sevgi dili çok şümullü bir dildir.

Kapsamadığı kişi, zümre ve nesne yok dense, mübalâğa olmaz sanırım. Çünkü herkesin dokusundan, kokusundan anladığı tek dildir sevgi.

Sevgi dolu sokuluşla, kaba saba bir dokunuş, birbirinden farklı şey! Birincisi, sıcacık duyguyu; diğeriyse, hoşa gitmez bir vurguyu anlatır. 

Dolayısıyla, sevgi, topluma kardeşliği; sulhu, sükûnu ve huzuru getiren birleştirici bir unsurdur.

İnsanı, bir şeye veya kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu, aşk, muhabbet olarak ifade edilen sevgiyi; Arapça söylenilişiyle meveddeti, mü’min, hiçbir karşılık gözetmeksizin iyiye, güzele ve meşrû olana yöneltir.

Çünkü mü’min, manâ-yı harfî ile sever, sevdiğini.

Abdullah bin Ömer (ra), “Allah için sev, Allah için buğz et, Allah için dost ol ve yine O’nun için düşman ol.”1 diyor.

Allah için sevmek…

Mânâ yüklü bir duygu!

Bir kimsenin, diğer bir kimseye söylediği ya da söyleyeceği “Seni Allah için seviyorum” sözünün karşılığı: “Beni kendisi için sevdiğin Allah da seni sevsin” temennisidir.

Davud Aleyhisselâm, duâsında; “Allah’ım! Ben Seni sevmeyi istiyorum. Seni sevenleri, Senin için sevmeyi istiyorum” dermiş.

İşte, Allah da (cc), bizi sevdiği için bağışlıyor ya.

Vedud ism-i şerifiyle önce seviyor, sonra bağışlıyor.

Sevdiği içindir ki, Cenab-ı Hak; “Arz ve sema Beni içine alamazken, Ben mü’min kulumun kalbine sığarım” 2 iltifatında bulunuyor.

Tasannu ve riya; yani, özü sözü bir olmama fiilî, sevginin mânâsına ters düşen bir davranış biçimidir.

Hz. Mevlânâ’nın ifade ettiği gibi, “Ya olduğun gibi görün(mek), ya göründüğün gibi ol(mak)” gerekir.

Sevmek, vefâ; sevgisizlik, sevmeyene cefâdır.

Buna dair bir anekdot:

Bir gün, Hanefî fakihlerinden İmam Şiblî Hazretleri’ne bir grup insan geliyor ve ona, “Seni çok seviyoruz” diyorlar. Bunun üzerine, İmam, yerden çakıl taşlarını avuçladığı gibi, onlara fırlatıyor. Bu hareket karşısında, gelenler; çok sevdiğini söyleyenler, kaçışmaya başlıyorlar.

İmam Şiblî onlara;

“Eğer beni sevseydiniz, cefâma da katlanırdınız” diyor.

Demek ki sevgiyi iyi bilmek, adresini, doğru seçmek gerekir.

Risale-i Nur’da; “Eğer muhabbet (sevgi), Kur’ân’ın işaret ettiği tarzda ve Cenab-ı Hakk’ın hesabına ve Rahman namına olsa, o zaman hem dünyada, hem ahirette güzel neticeleri var”3 deniyor.

Kin, nefret ve düşmanlık kâfirlerin bilindik özelliklerindendir.

Mü’minin ise, gönlü sevgi doludur.

Yüce Rabbimiz, Kitabında, iman edip sâlih amel işleyenler için gönüllerde sevgi yaratacağını ifade etmektedir. 4

Birbirimizi katkısız, karşılıksız sevelim diye…

Dipnotlar:

1- Yusuf Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık, 3: 1123. 2- Said Nursî, Şuâlar, 85. 3- Said Nursî, Sözler, 587. 4- Meryem Sûresi, 96.

Okunma Sayısı: 1881
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı