Zamanı geçmiş eski bir yazı değil, belki doğrudan doğruya cemaatime hakikatlı ve taze bir sohbet-i uhuvvettir diye yazmak istedim.
Sadece dine gelen musîbetler musîbet nevinden olduğundan başımıza gelen ahvali ikram-ı İlâhî ve hikmet-i Rabbani olarak gördük nûrlar sayesinde elhamdülillah.
Kalbimizde ekilen Nur tohumlarının inkişaf etme zamanı geldiğini ihtar etti.
Mülk Sahibi’nin mülkünde istediği gibi tasarruf edeceğini gördük.
Herşey zıddıyla bilinirmiş anladık.
Yürüyemezken yürüyebilmenin, kırılan kemiklerin ağrımaması için dikkatli nefes alırken, rahat nefes alabilmenin nimet olma cihetini hissettik.
Bu süreçte şahs-ı manevinin manevî duâlarını hakkalyakîn hissedip yüz bin doktora bedel olduğunu bildik.
Şahs-ı mânevinin kıymetini dilde değil, dem ve damarlarda hissetmeye vesile oldu.
Aylardır duyamadığımız kardeşlerimizin seslerini hastalığın rikkati cinsiyeyi tahrik etmesiyle duyduk.
Ve biz bir aileyiz hakikatini hissettirdi. Yoğun bakımda iken, “din kültürü öğretmenisin bize bir kelâm et de dinleyelim” diyenlere Nurlar’ı anlatmak nasip oldu.
Arayan kardeşlerimizin, “hastalığınız bile hizmet etti” cümleleri beni derinden etkiledi.
Ve anladık ki Rabbimiz ömür verdi.
Madem verdi, Nur deryasına dalalım, fâni ömrümüzü bakiye inkılâp ettirmenin yolunda olalım.
Bu süreçte manevî duâlarını esirgemeyen Yeni Asya ailesine teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Allah ebeden razı olsun.